YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 19.02.2019 tarihli ve 73-116 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:49:05

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

-13
ÖZET: 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suç için hapis cezası ile
birlikte adli para cezası öngörülmüştür. Hapis cezası ile birlikte adli para cezasına hükmolunduğu
durumlarda ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluşup oluşmadığının
belirlenmesinde hapis cezasının esas alınması gerekmekte olup somut olayda sanık hakkında adli
para cezası ile birlikte 4 yıl 2 ay hapis cezası verilmesi karşısında karar tarihi itibarıyla hükmün
açıklanmasının geri bırakılabilmesi için aranan ve CMK’nın 231/5. maddesinde düzenlenen
'yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası' olması şartının
gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu anlamda hapis cezası ile birlikte verilen adli para cezasına ilişkin
hükmün bir bütün olarak temyiz kanun yoluna tabi olduğu ve bölünemeyeceği gözetildiğinde, Yerel
Mahkemece hükmün bölünerek adli para cezasına ilişkin kısmının açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilmesinin yasal olmadığı, sanık hakkında kurulan hükmün adli para cezasına ilişkin kısmını
inceleme dışı bırakarak hapis cezasına ilişkin kısmını inceleyen Özel Dairenin verdiği düzeltilerek
onama kararında isabet bulunmadığı ve bu karardan sonra yapılan işlemlerin hukuki değerden
yoksun olduğu kabul edilmelidir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, hapis cezası ile birlikte adli para cezasını gerektiren suçtan dolayı 4 yıl 2 ay hapis
ve 8.320 TL adli para cezası ile cezalandırılan sanık hakkında, tayin olunan cezalar bölünmek suretiyle
adli para cezası yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin mümkün olup
olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Olay, yakalama ve elkoyma tutanağına göre, sanığın ruhsatsız silah bulundurduğu ihbarı üzerine
ikametinde yapılan aramada ruhsatsız bir adet tabanca, bir adet uzun namlulu tüfek ile toplam 110 adet
merminin ele geçirildiği,
Jandarma Bölge Kriminal Laboratuvarı tarafından düzenlenen ekspertiz raporunda, inceleme
konusu tüfek, tabanca ve fişeklerin 6136 sayılı Kanun’a göre yasak niteliği haiz ateşli silah ve fişeklerden
olduğu ayrıca söz konusu tüfeğin Aynı Kanun’un 12. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen vahim
nitelikteki ateşli silahlardan olduğu bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda, ikametinde ele geçirilen tüfeğin babasından kaldığını, suça konu silahı ise bir yıl
kadar önce tanımadığı bir şahıstan satın aldığını savunmuştur.
283 Yukarıdaki kararlarda CMK’nın 231. maddesine ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak adına bu
kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
TCK’nın 'Cezalar' başlıklı 45. maddesinin birinci fıkrası,
'Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır.' şeklinde
düzenlenmiştir. Bir suç karşılığı kanunda ceza olarak hapis cezası öngörülebileceği gibi, hapis cezası adli
para cezası ile seçenek olarak veya bu cezaların her ikisi birlikte de öngörülebilir.
6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ise,
'Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya
bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur.
Ateşli silahın, bu Kanun’un 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya
mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz
günden beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.' şeklinde düzenlenerek vahim nitelikte olan
ateşli silahları satın alan, taşıyan veya bulunduranlar hakkında hapis cezası ile birlikte adli para cezasına
hükmolunacağı belirtilmiştir.
CMK’nın 'Duruşmanın sona ermesi ve hüküm' başlıklı 223. maddesinin birinci fıkrasının, 'Duruşmanın
sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik
tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.',
1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası uyarınca karar tarihinde
yürürlükte bulunan 'Temyizi Kabil Olan ve Olmayan Hükümler' başlıklı 305. maddesinin ise, 'Ceza
Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, on beş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı
cezalara ait hükümler hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re’sen tetkik olunur.
1- İkimilyar liraya kadar (İkimilyar dâhil) para cezalarına dair olan hükümler,
2- Yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat
hükümleri,
3- Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Temyiz olunamaz.
Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343. madde hükümleri dairesinde
Yargıtaya başvurulabilir.' şeklinde hüküm altına alınması karşısında karar tarihi itibarıyla CMUK’un 305.
maddesinde belirtilen istisnalar dışında CMK’un 223. maddesinin birinci fıkrasında sayılan hükümlerin
temyize tabi oldukları anlaşılmaktadır.
284
…
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suç için hapis cezası ile birlikte
adli para cezası öngörülmüştür. Hapis cezası ile birlikte adli para cezasına hükmolunduğu durumlarda
ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesinde hapis
cezasının esas alınması gerekmekte olup somut olayda sanık hakkında adli para cezası ile birlikte 4 yıl
2 ay hapis cezası verilmesi karşısında karar tarihi itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi
için aranan ve CMK’nın 231. maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenen 'yargılama sonucu hükmolunan
cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası' olması şartının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu anlamda
hapis cezası ile birlikte verilen adli para cezasına ilişkin hükmün bir bütün olarak temyiz kanun yoluna
tabi olduğu ve bölünemeyeceği gözetildiğinde, Yerel Mahkemece hükmün bölünerek adli para cezasına
ilişkin kısmının açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin yasal olmadığı, sanık hakkında
kurulan hükmün adli para cezasına ilişkin kısmını inceleme dışı bırakarak hapis cezasına ilişkin kısmını
inceleyen Özel Dairenin verdiği düzeltilerek onama kararında isabet bulunmadığı ve bu karardan sonra
yapılan işlemlerin hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire düzeltilerek onama
kararının kaldırılmasına ve H. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.03.2009 tarihli ve ... sayılı hükmünün
bozulmasına karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 19.02.2019 tarihli ve 73-116 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)