HMK 74 - VEKALETTE ÖZEL YETKİ VERİLMESİNİ GEREKTİREN HALLER

Başlatan Özgür KOCA, 14 Eylül 2015, 20:31:36

« önceki - sonraki »
avatar_Özgür KOCA
Davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller

MADDE 74- (1)
Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.




23. Hukuk Dairesi 2011/2037 E., 2012/954 K.

ALACAK DAVASI
ISLAH
İTİRAZIN İPTALİ
VEKALETNAMEDE ÖZEL YETKİ


Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatif üyesi iken ekonomik nedenlerle 18.04.2009 tarihinde kooperatif üyeliğinden istifa ettiğini, 15.400,00 TL aidat bedelinin ödenmesi için kooperatife noter kanalıyla ihtar çektiğini ancak, ödeme yapılmadığını, toplam 15.703,78 TL üzerinden başlatılan icra takibine de itiraz edildiğini, itirazın tamamen kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiş, davacı davasını ıslah ederek, davalıdan 15.400,00 TL alacaklı olduğunun hüküm altına alınmasını, bu alacağa bilançonun kesinleşmesini takip eden bir aydan sonra yasal faiz ödenmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının davasını değiştirmesine ve genişletmesine muvafakat etmediklerini, bir alacak var ise de dava tarihi itibariyle muaccel olmadığını, davacı vekilinin ıslah yetkisinin bulunmadığını, yapılan ıslahın hüküm doğurmayacağını savunarak, itirazın iptali davasının reddi ile müvekkili lehine %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı kooperatif üyesi olduğu, toplam 15.400,00 TL aidat ödediği, 18.04.2009 tarihinde kooperatiften ayrıldığı, 2009 yılına ait genel kurulun yapıldığı 21.04.2010 tarihinden itibaren bir ayın sonunda 22.05.2010 tarihinde aidatların davacıya iade edilmesi gerekirken iade edilmediği, bu tarih itibariyle davalının temerrüde düştüğü, dava başlangıçta itirazın iptali davası olarak açılsa da 25.02.2011 tarihinde ıslah edilerek alacak istemine dönüştüğü, davaların çözümünde 3 temel ilke olan basitlik, çabukluk ve ucuzluk ilkeleri nazara alındığında ihtilafın çözümünün alacak olarak yürütülmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, ıslah nazara alınarak 15.400,00 TL'nin 22.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, çıkma payı alacağı nedeniyle başlatılan takibe yapılan itirazın iptali olarak açıldıktan sonra, davacı vekili mahkemeye verdiği 25.02.2011 havale tarihli dilekçeyle davayı alacak davası olarak ıslah ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, davanın ıslahla alacak davasına dönüştüğü kabul edilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.

Davacı vekilinin itirazın iptali olarak açtığı davasını, alacak davasına çevirmesi, davanın tamamen ıslahı niteliğindedir. Gerek doktrinde (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, "Hukuk Muhakemeleri Usulü" 6. Baskı, Cilt: IV, sh. 3984), gerekse Yargıtay içtihatlarında (Y.11.HD. 17.04.2008, 2007/3451 Esas, 2008/5198 Karar) davanın tamamen ıslahı için vekaletnamede vekile bu konuda özel yetki verilmiş olması gerekmektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 74. maddesinde de davanın tamamen ıslahı için vekaletnamede özel yetkinin bulunması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda ise, davacı vekilinin vekaletnamesinde davanın tamamen ıslah yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, ıslah yetkisi bulunmayan vekilce verilen ıslah dilekçesi üzerine eksiklik gi-derilmemiş olup, davanın alacak davasına dönüştüğü kabul edilerek, alacak davası yönünden hüküm kurması doğru bulunmamıştır.

Kabule göre de, HUMK'nın 87. maddesi hükmünce, davanın tamamen ıslah durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir. Geçerli olarak yapılan tam ıslah işlemi üzerine, yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan bunun doğal sonucu olarak ıslahın etkisi dava tarihi itibariyle sonuç doğuracaktır. Davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, "Hukuk Muhakemeleri Usulü" 6. Baskı, Cilt: 4, sh. 3998 vd.). Dava çıkma payına ilişkin olup, Kooperatifler Kanunu'nun 17. ve anasözleşmenin 15. maddesi uyarınca davacının alacağı en erken, istifa ettiği 2009 yılı bilançosunun kabul edildiği 21.04.2010 tarihinden bir ay sonrası olan 22.05.2010 tarihi itibariyle muaccel olmuştur. Bu durumda, 15.04.2010 tarihinde açılan dava erken olup, davanın bu nedenle reddi gerekirken, alacağın muaccel olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü doğru görülmemiştir.

2- Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

S o n u ç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına (BOZULMASINA), (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Hukuk Genel Kurulu 2012/13-690 E. 2013/260 K.

VEKALET GÖREVİNİN GEREĞİ GİBİ YERİNE GETİRİLMEMESİ NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ
ÖDENEN VEKALET ÜCRETİNİN İSTİHKAKI
VEKİLİN KİRA ALACAĞINDAN YETKİSİZ FERAGATİ


Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Fatih 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.09.2010 gün ve 2010/465-322 E., K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 06.04.2011 gün ve 2010/17429 E., 2011/5370 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacı, kira bedelini tahsil etmek ve tahliye işlemlerini başlatması için davalı avukata vekaletname verdiğini, vekalet ücreti olan 1.100,00 TL yi ödediğini, davalının Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davada, iradesine tamamen aykırı olarak 6.250,00 TL alacaktan feragat edip, karşı tarafa tahliye için 6 ay süre verdiği için davanın reddine karar verildiğini, bunun üzerine vekalet sözleşmesini hemen feshettiğini, ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.350,00 TL nin davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne, 7.350,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dairemizin 02.02.2010 tarih ve 2009/8421 Esas, 2010/1082 Karar sayılı ilamı ile; davalının vekil sıfatıyla takip ettiği kira parasına ilişkin dava dosyası ile o dosyaya ait deliller incelenerek, davanın feragat olmasaydı lehe sonuçlanıp sonuçlanmayacağı üzerinde durularak, davanın lehe sonuçlanacağının mümkün olması halinde şimdiki gibi kabul kararı verilmesi, kazanılmasının mümkün olmadığının anlaşılması halinde talebin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda mahkemece, Gaziosmanpaşa Sulh Hukuk Mahkemesinde karara bağlanan asıl davanın tahliye davası olduğu, kira ilişkisi kanıtlanamadığına göre, kira alacağının da kanıtlanamadığı, davaya konu edilen 6.250,00 TL kira alacağının da kanıtlanamadığı, vekalet ücreti olarak ödenen 1.100,00 TL nin de kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozmanın gereği yerine getirilmemiştir. Davalı avukatın feragat ettiği tahliye ve kira alacağının tahsili davasında talep edilen 6.250,00 TL kira alacağı feragat nedeniyle reddedilmiştir. Bozma ilamında da belirtildiği gibi, vekilin feragati olmasaydı nasıl sonuçlanması gerekeceği konusu irdelenip şayet feragat olmadığında dava, davacı lehine sonuçlanacak idiyse, bu durum davalının sorumluluğunu gerektirir. Mahkemece bu konuda gerekli araştırma ve inceleme yapılamamış, feragat nedeniyle dava reddedildiği için red kararı verilmiştir ki, bu da bozmaya uygun işlem yapıldığını göstermez. Eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...)

gerekçesiyle kişisel ilişkinin kaldırılmasına ilişkin kararın bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, vekalet görevinin gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini ile ödenen vekalet ücretinin istihkakı istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin, davalı avukata, kiracısından kira bedelini tahsil etmesi ve meskeni tahliye etmesi için vekaletname verdiğini, 2.000.YTL vekalet ücretinden 1.100.YTL'sini ödediğini, davalının Gaziosmanpaşa l.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/1387 E. sayılı dosyasında açılan davada davacının muvafakatini almadan 6.250.YTL alacaktan feragat ettiğini, kiracıya kiralananı tahliye etmesi için 6 ay süre tanıdığını, 6.250.YTL alacağın tahsilinin imkansız hale geldiğini, müvekkilinin vekalet sözleşmesini fesih ederek, davalıyı vekaletten azlettiğini, haklı fesih sebebi ile, ödenen 1.100.YTL vekalet ücreti ve 6.250.YTL tahsil edilemeyen alacak olmak üzere toplam 7.350.YTL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, G.O.P 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/1387 E. sayılı dosyasının duruşmasında bilgisayar sisteminin çalışmaması nedeniyle zabıtların yazılamadığını, sonradan da sehven kira bedellerinden feragat etmiş gibi yazıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, taraflar arasında vekalet ilişkisi olduğu, davalı avukatın davadan feragat edebileceğine ilişkin davacı müvekkilinin yazılı olurunu almadan davadan feragat etiği ve vekillik görevini gereğini gibi yerine getirmediğinden bu yüzden davacı müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğu ve vekalet ücretine hak kazanmadığı gerekçeleri ile davanın kabulüne feragate konu 6.250,00 TL ile ücreti vekalet olarak aldığı 1.100,00 TL olmak üzere toplam 7.350,00 TL'nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine ilişkin verilen karar; Özel Dairece, karar yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuştur.

Mahkemece, Özel Daire'nin bozma ilamına karşı uyma kararı verilerek yargılamaya devam olunduktan sonra, Gaziosmanpaşa 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/1387 sayılı dosyasında taraflar arasında kira ilişkisi bulunmadığından davanın retle sonuçlandığı, kira ilişkisinin varlığı kanıtlamadığından kira alacağının da kabul edilemeyeceği ayrıca ödenen 1.100.TL vekalet ücretinin de kanıtlanamadığı gerekçeleri ile davanın reddine dair verilen karar; Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde metni aynen yazılı gerekçeler ile bozulmuş; yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Gaziosmanpaşa 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 9.9.2008 gün ve 2007/1387 E., 2008/1259 K.sayılı dosyasında davacının, dava dışı Ramazan adlı kişiden alacaklı olduğunu iddia ettiği kira parası yönünden alacaklı olup olmadığının mahkemece yeterince irdelenip irdelenmediği; burada varılacak sonuca göre mahkemece bu konuda yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

Somut olayda, mahkemece, özel dairenin 02.02.2010 gün ve 2009/8421 E., 2010/1082 K.sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bozmanın gerekleri yerine getirilmeden, öteki deyişle Gaziosmanpaşa 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/1387 sayılı dosyasında davacının vekili olarak görev yapan eldeki davanın davalısı avukatın feragat etmemiş olsa idi davacının kira alacağı talebinin kabul edilip edilmeyeceği hususunun araştırılarak, eğer o davada feragat olmasaydı dahi davacı-kiralayanın kira alacağı hakkı bulunmadığı sonucuna ulaşılacak idi ise bu taktirde davalının feragat eylemi ile davacının uğradığını iddia ettiği 6.250.TL kira alacağına ilişkin zarar arasında illiyet bağı bulunmayacağından ret kararı verilmesi aksinin anlaşılması durumunda ise kabul kararı verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilmek suretiyle mahkemece yeterli araştırma yapılmadan ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

Öte yandan, davacının, vekil olan davalıyı azlettikten sonra yine kiracısı aleyhine Bakırköy 8.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 25.12.2008 gün ve 2008/595-1371 sayılı dava dosyasında açtığı itirazın iptali ve kiralananın tahliyesi istemli dava da kira alacağına yönelik istemin kabulüne ilişkin verilen karar Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin 05.10.2009 gün ve 3877-7849 sayılı kararı ile kira alacağına ilişkin olarak bozma konusu yapılmadığı dosya içerisinde bulunan karar örneğinden açıkça anlaşılmaktadır. Bu kararda mahkemenin direnme kararındaki gerekçenin aksine davacı ile kirası arasında kira ilişkisi bulunduğunun bir kanıtıdır.

Ayrıca mahkemece, ilk kararda davacı tarafından davalıya ödenen vekalet ücretine yönelik talep kabul edilmiş, özel dairece de bu karar yerinde bulunduğundan bu yönde bir bozma yapılmamış, bu suretle bu husus kesinleşmiş olmasına rağmen direnmeye konu 14.09.2010 gün ve 2010/465-322 sayılı karar ve direnme kararında 1.100.TL vekalet ücretine yönelik davanın da kanıtlamadığından reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle: belirtilen genişletilmiş gerekçelerle Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yazılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararının bozulması gerekir.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince belirtilen gerekçelerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.





Hukuk Genel Kurulu 2012/4-827 E. 2013/226 K.

VEKALETTE ÖZEL YETKİ VERİLMESİNİ GEREKTİREN HALLER


Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;

"Dava dilekçesinden dava dışı mahkeme başkan ve üyelerinin yargılamaya ilişkin eylemi nedeniyle uğranılan zararın ödetilmesinin istenildiği, davanın HMK'nun 46 ve devamı maddeleri ile 2802 Sayılı Kanunun 93/A maddesinde yer alan hakimlerin hukuki sorumluluğu nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.

04/02/1959 gün ve 14/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince hakimlerin sorumluluğuna ilişkin özel hükümlere dayanılarak avukatın ödence davası açabilmesi için temsil belgesinde (vekaletnamesinde) bu yetkinin açıkça yazılı bulunması gerekir. Bu konuda, ön tensibin 1 nolu ara kararı kesin süre içinde tamamlanmış ancak ibraz edilen vekâletnamede aynı eksikliğin bulunduğu görülmüştür. Nitelik ve başvuru yerinin farklı olması nedeniyle vekâletnamede yer alan yargıcın şikayetine ilişkin olan yetkinin, aynı zamanda dava açma yetkisini de içerdiği kabul edilemez. Bu tür davalarda, bu eksikliğin sonradan tamamlanamayacağı ve özel yetkiyi gerektirdiği yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça ifade edildiği gibi Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir. 6100 Sayılı Yasanın, HMK'nun 74. maddesinde de konu açıkça düzenlenmiş olup, vekaletnamede açık yetki bulunmaması halinde hakim ve savcıların eylemi nedeniyle hazine aleyhine dava açılamayacağı benimsenmiştir. Davacı adına dilekçe veren vekilin dayandığı, vekâletnamede yargıç ve savcılar hakkında tazminat davası açma yetkisi bulunmadığından, dava ve usul ekonomisi gözetilerek duruşma günü verilmeksizin dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle davacının vekiline verdiği vekâletnamede, İçtihadı Birleştirme Kararında ve HMK.nun 74. maddesinde açıklandığı ve kabul edildiği biçimde öngörülen koşulları içeren yetki bulunmadığından, evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda dava dilekçesinin reddine,

Davacı taraftan peşin alınan l/4 nispi harç 150,00 TL'den alınması gereken ret harcı 21,15 TL indirilerek geriye kalan 128,85 TL'nin davacıya geri iadesine,"

Dair oybirliği ile verilen 18.05.2012 gün ve 2011/41-36 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı vekili 6100 sayılı HMK.nun 46. maddesine dayanarak devlet aleyhine tazminat davası açmıştır.

Mahkemece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK.nun 46 ve devamı maddelerinde hakimin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş, söz konusu davaların ancak devlet aleyhine açılabileceği, aynı Kanun'un 74. maddesinde ise açıkça yetki verilmemesi halinde vekilin hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamayacağı kabul edilmiştir.

Görüşmeler sırasında yargısal faaliyetten dolayı açılan tazminat davalarında özel yetkili vekaletnamenin dava dilekçesi ile birlikte ibrazının zorunlu olduğu, sonradan da olsa baştaki bu eksikliğin giderilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle daire kararının onanması gerektiği savunulmuş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş aşağıda belirtilen nedenlerle kabul edilmemiştir.

Somut olayda; davacı S. Altıokka'ya vesayeten Ö. Altıokka vekili tarafından Yüksek 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na ibraz edilen 18.10.2011 harç tarihli dava dilekçesinin ekinde bulunan 27.09.2010 tarihli vekaletnamede "hakimleri redde ve yakınmaya" yetkisinin bulunması üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nce vekaletnamenin HMK.nun 74.maddesine uygun bir vekaletname olmadığı kabul edilmiş, 14.11.2011 tarihinde 6100 sayılı HMK.nun 74.maddesine uygun hakimlerin kusurlarına dayanarak dava açabilme yetkisini içeren usulüne uygun düzenlenmiş vekaletname ibraz etmesi için davacı vekiline iki hafta kesin süre verilmiştir

Bu kararın tebliğ edilmesi üzerine davacı vekili süresi içerisinde 6100 sayılı HMK.nun 74. maddesine uygun vekâletnameyi ibraz etmiştir.

Yukarıda açıklandığı üzere davacı verilen kesin süre içerisinde kesin süreye riayet ederek HMK.nun 74.maddesine uygun vekâletnameyi ibraz ettiği, böylece yasal eksikliğin tamamlandığı anlaşıldığından Dairece incelemeye devam edilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın; yukarıda açıklanan nedenle dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 12. Maddesi ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na eklenen 93/A-5 fıkrası ve 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.





Hukuk Genel Kurulu 2012/8-1073 E. 2013/493 K.

VEKALETTE ÖZEL YETKİ VERİLMESİNİ GEREKTİREN HALLER


Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Van 2.Asliye 2.Hukuk Mahkemesi'nce asıl davanın açılmamış sayılmasına birleşen davanın ise kısmen kabulüne dair verilen 21.01.2010 gün ve 2006/395 E-2010/15 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi'nin 20.01.2011 gün ve 2010/3093 E-2011/143 K. sayılı ilamı ile;

(...Davacılar İsmail ve Selahattin 12.07.2007 tarihli dava dilekçelerinde mevkii ve sınırlarını gösterdikleri 2187 m2 yüzölçümündeki tapusuz taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama oturumlarında isteklerini tekrar etmişlerdir.

Davalılar Hazine, DSİ Genel Müdürlüğü ve Edremit Belediye Başkanlığı vekilleri, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 29.04.2008 tarihli krokide F harfiyle 30.03.2009 tarihli krokide B harfiyle gösterilen 1.146,49 m2 yüzölçümündeki taşınmazın l/2'şer pay oranında davacılar adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, TMK.nun 713/1-3, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddeleri uyarınca açılmış, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.

Davacılar dava dilekçesinde, kendilerine ait dava dışı 1508 parselin doğusunda bulunan ve dilekçeye ekli krokide taralı olarak gösterilen 2187 m2 yüzölçümündeki tapusuz taşınmazın adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılamanın değişik aşamalarında bu isteklerini tekrar etmişlerdir. HUMK.nun 74.maddesi hükmüne göre, hakim her iki tarafın iddia ve savunmasıyla bağlı olup, bundan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.

Somut olayda; davacılar, dava konusu yaptıkları taşınmazı dava dilekçesinde ve ekindeki krokide dava dışı 1508 parselin doğusundaki 2187 m2'lik yer olarak açıkça gösterdikleri halde; mahkemece dava konusu yapılmayan 1508 parselin güneyindeki 1.146,49 m2 yüzölçümlü taşınmaz davacılar adına tesciline karar verildiğine göre, istekten başka bir şey hakkında hüküm kurulduğunun kabulü gerekir.

Tüm bu açıklamalar nedeniyle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 713/1-3, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 14.maddeleri uyarınca açılmış, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.

Birleşen davanın davacıları 12.07.2007 tarihinde açtıkları dava ile; "...Maliki oldukları 1508 parsel sayılı taşınmazın doğusunda bulunan 2187 m2' lik bir kesimin tapularının içinde olmadığını öğrendiklerini, ekli krokide de görüleceği gibi söz konusu alanın mülkiyetinin kendilerine ait olan 1508 parsel sayılı taşınmazın hemen bitişiğinde olduğunu, tapuda boşluk olarak geçen bu alanı 20 yıldan fazla bir süredir, malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız olarak kullandıklarını , bu yer ile taşınmazlarının arasında herhangi bir sınırın da söz konusu olmadığını, taraflarından kullanılan tapuda köy boşluğu olarak geçen alanın adlarına tescilini istediklerini" bildirmişlerdir.

Davalı Hazine ve katılan DSİ ile Belediye vekili davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, asıl davanın işlemden kaldırılmış olması nedeniyle açılmamış sayılmasına ; davacılar İsmail ve Selahattin ' in açtığı birleşen davanın kısmen kabulü ile , fen bilirkişilerinin 29.04.2008 tarihli rapor ve krokilerinde (F) harfi ile, 30.03.2009 tarihli rapor ve krokilerinde (B) harfi ile gösterdikleri 1146,49 m² kısmın davacılar adına 1/2'şer hisse ile tapuya tesciline," karar verilmiştir.

Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece başlık bölümüne metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki kararda direnmiştir.

Direnme kararını temyize davalı Hazine vekili ve katılan davalı DSİ vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında işin esasına geçilmeden önce katılan davalı DSİ'nin ilk kararı temyiz etmemesine rağmen direnme kararını temyiz etmiş olması karşısında , hükmü temyizde hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu tartışılmış, sonuç olarak dava konusu taşınmazların bitişiğinde Şamran su kanalı ve kamulaştırma sahasının bulunması nedeniyle DSİ'nin 4721 sayılı TMK'nun 713/3.maddesi uyarınca yasal hasım olarak davaya dahil edildiği bu nedenle direnme kararını temyizde hukuki yararının bulunduğu kanaatına varılmıştır.

İşin esasına gelince; Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, birleşen davada dava konusu edilen taşınmazdan başka yere,yani istekten başka şeye karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.

Mahkemece asıl davada alınan 29.04.2008 tarihli fen bilirkişisi raporunda dava konusu edilen yer 1146,49 m2 olarak (F) ile gösterilmiş, Şamran kanalı ile dava konusu 1507 ve 1508 parsel sayılı taşınmazların arasında kalan (C) ile gösterilen kısmın yamaç ve çalılık bölüm ile (E) ile gösterilen bahçe olarak kullanılan 3095,93 m2 olan kısmın Şamran kanalı kamulaştırma alanı içerisinde kaldığı belirtilmiştir. 23.09.2008 tarihli raporda ise dava konusu edilen yerlerden (A ) harfi ile belirtilen 550 m2 miktarlı kısmın, zeminde dik yamaç, kayalık ve çalılık görünümünde olduğu, (B) harfi ile belirtilen alanın 2525 m2 miktarlı ağaçlık ve bahçe olarak kullanıldığının bildirildiği; davaların birleşmesinden sonra ise fen bilirkişisinden alınan 30.03.2009 tarihli ek raporda (B ) ile gösterilen kısımdan dik yamaçlı, kayalık ve çalılık olan (A) harfi ile gösterilen 1928,51 m2 kısım düşülerek tescil harici olan ve dava konusu edilen yerin ( B) harfi ile gösterilen 1146, 49 m2 olduğu belirlenmiştir.

Alınan bilirkişi raporlarının içeriğinden, mahkemece de başlangıçta dava konusu edilen kısmın davacılara ait 1508 parsel sayılı taşınmazın doğusunda kalan, krokide gösterilen yer olduğunun kabul edilmesine rağmen, gerek kamulaştırma sahasında kalan kısım gerekse taşlık kayalık, dik yamaçlı kısımları belirleyen yukarıda bahsedilen ek raporlar alındıktan sonra, dava edilen kısmın ( B) veya ( F) harfleri ile gösterilen 1146,49 m2' lik bölüm olduğunun benimsendiği kanaatine varılmıştır.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar dava dilekçelerine kroki ekleyerek maliki oldukları 1508 nolu parselin doğusunda bulunan 2187 m2'lik bir kesimin dava konusu edildiği bildirilerek davalarını kroki ile özgülediklerinden, mahkemece dava konusu yerin burası olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

O halde, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı Hazine vekili ve katılan DSİ vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Hepsihukuk: Hesaplamalar: Mobil Hesaplama ve İçtihat Programı

İcra Hesapmatik: Masaüstü Bilgisayarlar için Hesap Programı

Benzer Konular (10)

4895

Yanıtlar: 1
Gösterim: 2743