YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 14.03.2019 tarihli ve 6-214 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:54:20

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

İnfazın geri bırakılması veya durdurulması
MADDE 312. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkeme,
infazın geri bırakılmasına veya durdurulmasına karar verebilir.
Yargılamanın yenilenmesine engel olmayan hâller
MADDE 313. - (1) Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesi
istemine engel olmaz.
(2) Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, kardeşleri yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.
(3) İkinci fıkrada sayılan kişilerin yokluğu hâlinde, Adalet Bakanı da yargılamanın yenilenmesi
isteminde bulunabilir.
Sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenleri
MADDE 314. - (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık
veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar görülür:
a) Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin
sahteliği anlaşılırsa.
b) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini
gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise.
c) Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda
bulunmuşsa.
Özetine yer verilmeyen sanıklar hakkında eksik inceleme ile hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi ve deliller
ile ilgili kısım karardan çıkarılmıştır.
Yargılamanın yenilenmesinin kabul edilmeyeceği hâl
MADDE 315. - (1) Kanunun aynı maddesinde yer almış sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi
amacıyla yargılamanın yenilenmesi kabul edilemez.
(2) Hatanın giderilebilmesini sağlayacak başka bir yol varsa, yargılamanın yenilenmesi yoluna
gidilemez.
Bir suça dayanan yenileme istemlerinin kabulü koşulları
MADDE 316. - (1) Bir suç iddiasına dayandırılan yenileme istemi, ancak bu fiilden dolayı kesinleşmiş
bir mahkûmiyet hükmü verilmiş veya mahkûmiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli delil bulunmaması
dışında bir nedenle ceza soruşturmasına başlanamamış veya sürdürülememişse kabul edilebilir. Bu
madde, 311 inci maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde yazılı hâlde uygulanmaz.
Yenileme istemi hakkında uygulanacak hükümler
MADDE 317. -(1) Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi
istemi hakkında da uygulanır.
(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi, bunun yasal nedenleri ile dayandığı delilleri içerir.
Yenileme isteminin kabule değer olup olmadığı kararı ve mercii
MADDE 318. -(1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme,
istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.
(2) 303 üncü madde gereğince Yargıtayın doğrudan hüküm kurduğu hâllerde de hükmü vermiş olan
mahkemeye başvurulur.
(3) Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına dair olan karar, duruşma
yapılmaksızın verilir.
Yenileme isteminin kabule değer görülmemesi nedenleri ve kabulü hâlinde yapılacak işlem
MADDE 319. - (1) Yargılamanın yenilenmesi istemi, kanunda belirlenen şekilde yapılmamış veya
yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemiş veya bunu doğrulayacak
deliller açıklanmamış ise, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir.
(2) Aksi hâlde yargılamanın yenilenmesi istemi, bir diyeceği varsa yedi gün içinde bildirmek üzere
Cumhuriyet savcısı ve ilgili tarafa tebliğ olunur.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.
Delillerin toplanması
MADDE 320. - (1) Mahkeme, yargılamanın yenilenmesi istemini yerinde bulursa delillerin toplanması
için bir naip hâkimi veya istinabe olunan mahkemeyi görevlendirebileceği gibi, kendisi de bu hususları
yerine getirebilir.
(2) Delillerin mahkemece veya naip hâkim tarafından veya istinabe suretiyle toplanması sırasında,
soruşturmaya ilişkin hükümler uygulanır.
(3) Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş olan kişiden
yedi günlük süre içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.
Yenileme isteminin esassız olmasından dolayı reddi, aksi takdirde kabulü
MADDE 321. - (1) Yargılamanın yenilenmesi isteminde ileri sürülen iddialar, yeterli derecede
doğrulanmaz veya 311 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile 314 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yazılı hâllerde işin durumuna göre bunların önce verilmiş olan hükme hiçbir etkisi
olmadığı anlaşılırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle duruşma yapılmaksızın
reddedilir.
(2) Aksi hâlde mahkeme, yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verir.
(3) Bu madde gereğince verilen kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
Duruşma yapılmaksızın yenileme isteminin incelenmesi
MADDE 322. -(1) Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri
topladıktan sonra hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verir.
(2) Diğer hâllerde de mahkeme, bu hususta yeterli delil varsa Cumhuriyet savcısının uygun görüşünü
aldıktan sonra duruşma yapmaksızın hükümlünün derhâl beraatine karar verir.
(3) Mahkeme beraat kararı ile beraber önceki hükmün ortadan kaldırılmasını da karar altına alır.
(4) Yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan kimse isterse, gideri Devlet Hazinesine ait olmak
üzere önceki hükmün iptaline ilişkin karar Resmî Gazete ile ilân olunacağı gibi mahkemenin takdirine
göre diğer gazetelerle de ilân edilebilir.
Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm
MADDE 323. -(1) Yeniden yapılacak duruşma sonucunda mahkeme, önceki hükmü onaylar veya
hükmün iptali ile dava hakkında yeniden hüküm verir.
(2) Yargılamanın yenilenmesi istemi hükümlünün lehine olarak yapılmışsa, yeniden verilecek hüküm
önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.
(3) Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi
halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı
maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir.
Yargılama giderleri
MADDE 324. - (1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma
ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü
harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.
(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.
(3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme
başkanı veya hâkim belirler.
(4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre, kişisel haklara
ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir.(Ek
cümle: 02.07.2012-6352/100)438Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan
az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.
(5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen
tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır.
KARARLAR
-1
ÖZET: Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin vekâlet ücretinin tayininde davacı veya sanıkların
adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından
takip olunan dava dosyalarının sayısını esas ve ilke olarak alması, taraflara yükletilecek avukatlık
ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmesi, ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet
ücretinin de ayrı ayrı belirlenmesinin ve sanıklara sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesinin
mümkün bulunmaması, yine avukatlık ücretinin temyiz aşaması da dahil kesin hüküm elde edilinceye
438
05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 02.07.2012 tarihli ve 6352
sayılı Kanun’un 100. maddesi ile eklenmiştir.
kadar yapılan işin karşılığı olması gözetildiğinde, yargılandıkları aynı davada bozma üzerine bir
kısım suçlardan beraat eden, diğer suçlardan ise daha önce mahkûm olan veya haklarında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanıklar lehine, beraat ettikleri suçlar yönüyle Hazine
aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmelidir.
Sanıklar S.K., D.A.Y., S.T., Ö.Ö., Y.Ö., M.D., M.T.Ö., A.Y., F.B. ve O.D. hakkındaki hükümler temyiz edilmeksizin
kesinleşmiş, sanık H.D. hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararının itiraz yoluna tabi olması nedeniyle bu karara yönelik temyiz istemi hakkında Özel
Dairece karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, sanık B.Z. hakkında şikâyetçiler A.Y. ve M.T.Ö.’ye
yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz istemi reddedilmiş ve
sanık B.Z. hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükmü onanmış, sanık
N.Z. hakkında aynı suçtan verilen mahkûmiyet hükmü ise düzeltilerek onanmış olup, itirazın kapsamına
göre inceleme sanık H.D. hakkında silahla tehdit, sanık B.Z. hakkında ise kasten yaralama suçundan
verilen hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, aynı dosyada yapılan yargılamalar sonucunda, sanıkların bir kısım
suçlardan mahkûmiyetlerine ve/veya haklarındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına,
bir kısım suçlar yönünden beraatlerine karar verilmesi durumunda, beraat hükümlerinden dolayı
kendilerini vekil ile temsil ettiren sanıklar yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilip
hükmedilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
K. Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2010 tarih ve .../... sayılı iddianamesi ile, sanık B.Z.’ın mağdurlar
M.D. ve O.D.’a yönelik kasten yaralama suçları nedeniyle TCK’nın 86/1-3-e, mağdurlar M.T.Ö. ve A.Y.’ye
yönelik kasten yaralama suçları nedeniyle Aynı Kanun’un 86/2-3-e ve 6136 sayılı Kanun’un 13/1, sanık
H.D.’nin ise TCK’nın 106/2, 43/2-1 ve 6136 sayılı Kanun’un 13/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları
istemiyle kamu davası açıldığı,
K. Asliye Ceza Mahkemesince 28.09.2011 tarih ve .../... sayı ile, sanık B.Z.’nin ruhsatsız ateşli silah
bulundurma suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ile TCK’nın 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 6.000
TL ve 375 TL adli para cezasıyla, sanığın mağdurlar M.T.Ö. ve A.Y.’ye yönelik kasten yaralama suçlarından
TCK’nın 86/2, 86/3-e, 62 ve 52/2 maddeleri uyarınca iki kez 3.000 TL adli para cezasıyla, mağdurlar M.D.
ve O.D.’ye yönelik kasten yaralama suçlarından TCK’nın 86/1, 86/3-e, 62 ve 53 maddeleri uyarınca iki kez
2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, sanık H.D. hakkında ise ruhsatsız ateşli
silah bulundurma suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/1 ile TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve
CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, silahla tehdit suçundan ise
TCK’nın 106/2-a, 43/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak
yoksunluğuna karar verildiği, hükümlerin sanıklar ve sanıklar müdafisi tarafından temyiz edildiği,
Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.04.2015 tarih ve 35381-27235 sayı ile, sanık H. hakkındaki hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraza tabi olması nedeniyle temyiz isteği hususunda karar
verilmesine yer olmadığına, sanık B. hakkında mağdurlar A.Y. ve M.T.’a yönelik yaralama suçundan verilen
hükümlerin kesin olması nedeniyle temyiz isteğinin reddine, sanık B. hakkında 6136 sayılı Kanun’a
muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına, sanık H. hakkında silahla tehdit
ve sanık B. hakkında mağdurlar M.D. ve O.D.’a yönelik yaralama suçlarından kurulan hükümlerin ise
sanıkların eylemleri bakımından olayın gelişimi doğrultusunda TCK’nın 25 veya 27/2 ya da 29. maddesinin
tartışılması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği,
Bozma üzerine dosyayı ele alan K. Asliye Ceza Mahkemesince 15.11.2017 tarih ve .../... sayı ile, sanık
H. hakkında silahla tehdit ve sanık B. hakkında mağdurlar M.D. ve O.D.’a yönelik yaralama suçlarından
TCK’nın 25. maddesinin ilk fıkrası doğrultusunda olayda, hukuka uygunluk nedeni bulunduğundan
bahisle beraat kararı verildiği, kararın sanıklar müdafisi tarafından vekâlet ücreti istemiyle temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 'Yargılama giderleri' başlıklı 324. maddesi, '(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi
gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla
Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.
(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir...' şeklinde düzenlenerek,
avukatlık ücretlerinin yargılama giderleri kapsamında olduğu açıkça belirtilmiştir.
Konuyla ilgili 26.05.1935 tarihli ve 111-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, 'Ceza davalarındaki
yargılama giderlerinin hükmün tamamlayıcı bir parçası olduğu,' sonucuna ulaşılmıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanıp
02.01.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve karar tarihinde uygulanması gereken
2017 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 14/4. maddesinde ise, 'Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil
ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir.' şeklinde düzenlemeye yer
verilmiştir.
Kanuni düzenlemeler ve içtihadı birleştirme kararı ışığında, hükmün tamamlayıcı parçası olan
yargılama giderlerinin hüküm ve kararlarda gösterilmesi, giderlerin kim tarafından karşılanacağının
belirtilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece yargılama giderleri içerisinde bulunan avukatlık
ücretleri de kararda gösterilmeli ve ücretlerin hangi tarafça karşılanacağı belirtilmelidir. Aksine bir
uygulama CMK’nın 324. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 09.10.2012
tarihli ve 301-1800 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır.
Avukatlık Kanunu’nun 171. maddesinde 'Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı
sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.' şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemeye
göre avukat, iş (yani avukatlık sözleşmesi) son bulana kadar takiple mükelleftir. Öte yandan Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi’nin 2. maddesindeki 'Bu tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye
kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.' hükmü de göz önüne alındığında ceza yargılamasında
işin, kesin hüküm elde edilince sona erdiğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Kesin hüküm elde edilme
sürecinin temyiz ve istinaf aşamalarını da içerdiğinde kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla Tarife’de
yazılı avukatlık ücretinin temyiz aşamasını da kapsadığı kabul edilmelidir. Kaldı ki aynı maddenin ikinci
fıkrasında 'İcra takipleriyle ... istinaf veya temyiz başvurusu üzerine görülen işlerin duruşmalarının' ayrı bir
ücrete tabi olduğunun ayrıca belirtilmesi de bu sonuca ulaşılmasını destekler mahiyettedir.
Diğer taraftan, anılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin, avukatlık ücretinin sınırlarını belirleyen 3.
maddesi, 'Yargı yerlerince avukata ait olmak üzere karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, ekli Tarifede yazılı
miktardan az ve üç katından çok olamaz. Bu ücretin belirlenmesinde, avukatın emeği, çabası, işin önemi,
niteliği ve davanın süresi göz önünde tutulur.' hükmünü ve yine karşılık davada, davaların birleştirilmesinde
veya ayrılmasında ücrete ilişkin 8. maddesi ise, 'Bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması, başka bir
davanın bu davayla birleştirilmesi veya davaların ayrılması durumunda, her dava için ayrı ücrete hükmolunur.'
düzenlemesini içermektedir.
Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekâlet ücretinin tayininde
esas ve ilke olarak davacı veya sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını
değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyası adedini ele almakta ve taraflara
yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna
göre ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün değildir. Nitekim
Ceza Genel Kurulunun l6.10.l978 tarihli ve 324-350 sayılı ile 26.01.1981 tarihli ve 439-9 sayılı kararlarında
da bu sonuca varılmıştır. Dolayısıyla aynı dava dosyasında yargılandığı bir suçtan beraat eden, diğer
suçtan ise mahkûm olan veya hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık
lehine, müdafi tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından beraat hükmü
açısından vekalet ücretine hükmedilemeyecektir.
Bu açıklamalara göre uyuşmazlık konusu ele alındığında,
K. Cumhuriyet Başsavcılığının 22.03.2010 tarihli ve .../... sayılı iddianamesiyle sanık B.Z.’nin 6136
sayılı Kanun’un 13. maddesinin ilk fıkrası, mağdurlar M.D. ve O.D.’ye yönelik kasten yaralama suçları
nedeniyle TCK’nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının (e) bendi ile mağdurlar M.T.Ö. ve A.Y.’ye
yönelik kasten yaralama suçlarından Aynı Kanun’un 86. maddesinin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (e)
bendi uyarınca, sanık H.D.’in ise 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin ilk fıkrası ve silahla tehdit suçundan
TCK’nın 106. maddesinin ikinci fıkrası ile Aynı Kanun’un 43. maddesi gereği cezalandırılmaları istemiyle
kamu davası açıldığı, yargılama sonucu sanık H.D. hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanıkların atılı diğer tüm suçlardan mahkûmiyetlerine
karar verildiği, kararın sanıklar ve sanıklar müdafisi tarafından temyizi üzerine inceleme yapan Yargıtay
4. Ceza Dairesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraza tabi olması nedeniyle temyiz
talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, sanık B. hakkında şikâyetçiler A.Y. ve M.T.Ö.’ye yönelik
kasten yaralama suçlarından verilen cezaların kesin nitelikte olması nedeniyle temyiz isteminin reddine,
sanık B.’ın 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan cezalandırılmasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün
onanmasına ve sanık H.’nin silahla tehdit, sanık B.’nin ise şikâyetçiler M.D. ve O.D.’ye yönelik kasten yaralama
suçlarından cezalandırılmasına dair hükümlerin bozulmasına karar verildiği, sanık H. hakkındaki hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itirazın, mercisince reddine karar verilerek kesinleştiği,
bozma sonrası Yerel Mahkemece her iki sanığın da anılan suçlardan beraatına hükmedildiği anlaşılmıştır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin vekâlet ücretinin tayininde davacı veya sanıkların adedini ya da
bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava
dosyalarının sayısını esas ve ilke olarak alması, taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası
için ayrı ayrı tayinini öngörmesi, ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı belirlenmesinin
ve sanıklara sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesinin mümkün bulunmaması, yine avukatlık ücretinin
temyiz aşaması da dahil kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılan işin karşılığı olması gözetildiğinde,
yargılandıkları aynı davada bozma üzerine bir kısım suçlardan beraat eden, diğer suçlardan ise daha önce
mahkûm olan veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanıklar lehine,
beraat ettikleri suçlar yönüyle Hazine aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik
olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Daire
kararı kaldırılarak, hükümlerin onanmasına karar verilmelidir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 14.03.2019 tarihli ve 6-214 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)