YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 13.02.2018 tarihli ve 129-43 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:54:40

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

Hükümden evvelki kararların temyizi
MADDE 306 – Hükümden evvel verilip hükme esas teşkil eden kararlar dahi hükümle beraber temyiz
olunabilir.
KARARLAR
-1
ÖZET: Sanık ile inceleme dışı sanığın, birlikte işledikleri aynı suç nedeniyle mahkûmiyetlerine
karar verilmesi, Yerel Mahkemece haklarında verilen hükümlerin temyiz edilebilir nitelikte olması ve
inceleme dışı sanık hakkındaki, eylemin sair tehdit suçunu oluşturduğuna ilişkin bozmanın sanığın
lehine olması nedenleriyle Özel Daire kararındaki söz konusu bozma sebebinin sanığa sirayet
ettirilebileceğinde kuşku bulunmamakta ise de bozma kararından sonra Yerel Mahkemece inceleme
dışı sanık hakkında şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi karşısında, mahkûmiyet
hükmüne ilişkin anılan bozma nedenlerinin sanığa sirayet ettirilmesi olanağı ortadan kalkmış
olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında yer verilmeyen bu farklı gerekçeyle sanık
hakkında temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm yönünden kanun yararına bozma
yoluna gidilmesi mümkün olup Özel Dairece bu talebin esas yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Sanık E. F. hakkında birden fazla kişiyle birlikte tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün Özel
Dairece eylemin sair tehdit suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildikten sonra Yerel
Mahkemece verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme,
sanık T. M. hakkında tehdit suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık,
Özel Daire kararındaki,
'a) ‘Hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız’ şeklindeki tehdidin sair tehdit oluşturacağı,
b) Tekerrür hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı' şeklindeki bozma nedenlerinin, hakkındaki
hüküm Yargıtayca incelenmeyen sanık Tayfun Marmara’ya sirayetinin söz konusu olup olmadığı, sirayetin
söz konusu olduğu hâllerde aynı bozma nedenlerine dayanılarak kanun yararına bozma yoluna gidilip
gidilemeyeceği,
Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Yerel Mahkemece 05.06.2008 tarihinde sanık ve inceleme dışı sanık Erkan’ın tehdit suçundan
mahkûmiyetlerine karar verildiği, hükümlerin sanık ve inceleme dışı sanık Erkan tarafından temyiz
edildiği, Yerel Mahkemece 31.07.2008 tarihli ek karar ile sanığın temyiz isteminin, yasal süresi içerisinde
yapılmadığından bahisle reddine karar verildiği, anılan kararın da sanık müdafii tarafından temyiz
edilmesi üzerine Özel Dairece 23.11.2011 tarihinde, sanık hakkında kurulan hükme yönelik temyiz
isteğinin reddine, inceleme dışı sanık Erkan hakkındaki hükmün ise lehe bozulmasına karar verildiği,
14.06.2012 tarihinde de Adalet Bakanlığınca, sanık yönünden kesinleşen Yerel Mahkeme hükmünün
kanun yararına bozulması istemiyle talepte bulunulduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.06.2012
gün ve 168022 sayılı ihbarnamesi üzerine anılan talebi inceleyen Özel Dairece, suçun niteliğine ilişkin
lehe bozmanın, Yerel Mahkemece sanığa sirayet ettirilerek, buna göre hüküm kurulmasının mümkün
olduğu, dolayısıyla Yerel Mahkeme hükmünün infazını engelleyen usule ilişkin yasal bir düzenlemenin
bulunduğu, bu yol tüketilmeksizin de kanun yararına bozmaya başvurulamayacağı belirtilerek talebin
reddine karar verildiği,
G... Asliye Ceza Mahkemesinin 30.01.2014 tarihli yazısına göre, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma
kararı sonrası dosyanın inceleme dışı sanık E... yönünden mahkemenin .../... esasına kaydedildiği, inceleme
dışı sanık E... hakkındaki bozmanın sanığa sirayet ettirilmediği,
G... Asliye Ceza Mahkemesince 18.07.2016 gün ve ...-... sayı ile, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23.11.2011
tarih ve 21039-22072 sayılı bozma ilamına uyulduğu, bozma ilamına karşı sanığın beyanının alınması
için çıkarılan yakalama kararının infaz edilmediği, bozma ilamının sanık Erkan lehine olması nedeniyle
CMK’nın 307/2. maddesi göz önünde bulundurularak yargılamaya sanığın yokluğunda devam edildiği,
bekletici mesele yapılan mahkemenin .../... esas sayılı dosyasının sanığı T. hakkında verilen 05.06.2008
tarihli hükmün sanık tarafından süresinde temyiz edilmemesi nedeniyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin temyiz
isteminin reddine karar verildiği, sanık E. hakkında verilen bozma kararı kendisine sirayet ettirilmeyen
sanık hakkındaki hükmün 23.11.2011 tarihinde kesinleştiği, sanığın talebi üzerine dosyanın kanun
yararına bozma yönünden inceleme yapılmak üzere gönderildiği ve hâlen Yargıtay Ceza Genel Kurulunda
ön inceleme aşamasında olduğu, anılan dosyanın sonucunun beklenmesinin bekletici mesele yapıldığı,
18.07.2016 tarihli duruşmada, mahkemece bekletici mesele yapılan hususun sanığa ilişkin olduğu
ve sanık E.’yi etkilemeyeceği hususlarına yer verilerek 2007/173 esas sayılı dosyanın beklenmesinden
vazgeçilmesine ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma ilamı da gözetildiğinde, eylemi sair tehdit suçuna
uyan sanık E. hakkında açılan kamu davasının mağdur S. K.’nin şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle
düşmesine karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Özel Daire kararındaki, '’Hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız’ şeklindeki tehdidin sair
tehdit oluşturacağı' şeklindeki bozma nedeninin hakkındaki hüküm Yargıtayca incelenmeyen sanık T.M.’ye
sirayetinin söz konusu olup olmadığına ve sirayetin söz konusu olduğu hâllerde aynı bozma nedenlerine
dayanılarak kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilemeyeceğine ilişkin uyuşmazlık konularının birlikte
değerlendirilmesinde,
Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma
hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer
sanıklar hakkında verilen hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurulmayan diğer sanıklar hakkında
verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, 'davasız
yargılama olmaz' ilkesinin bir sonucudur.
Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda
gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz
edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize
başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna,
'bozmanın sirayeti', 'bozma kararının genişleme etkisi' ya da 'teşmili (yayılma) etkisi' denilmektedir.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması
gereken 'Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti' başlıklı 325. maddesi, 'Hüküm, cezanın
tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin
temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz
talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler' şeklinde,
Benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK’nın 'Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi' başlıklı
306. maddesi ise,'Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan
diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün
bozulmasından yararlanırlar' biçiminde düzenlenmiş olup, hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz
istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini
gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz
etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde Yerel Mahkeme hükmü, temyiz
etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan
yararlandırılmaktadır.
Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan
yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine
yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet
ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi
takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan
sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise, temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin
lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır.
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için bu aşamada 'kanun yararına bozma' kanun
yoluna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Öğretide 'olağanüstü temyiz' denilen, 5320 sayılı Kanunun 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan
1412 sayılı CMUK’nda ise 'yazılı emir' olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nın
309 ve 310. maddelerinde 'kanun yararına bozma' olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz
incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme
hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün
Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı
olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması
talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen
nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde
görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin
karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi
sağlanacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde,
Sanık ve inceleme dışı sanık Erkan’ın tehdit suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümlerin temyiz
edilmesi üzerine Yerel Mahkemece 31.07.2008 tarihli ek karar ile sanığın temyiz isteminin yasal süresi
içerisinde yapılmadığından bahisle reddine karar verildiği, bu kararın da sanık müdafii tarafından temyizi
üzerine Özel Dairece sanık hakkında kurulan hükme yönelik temyiz isteğinin reddine, inceleme dışı sanık
Erkan hakkındaki hükmün ise lehe bozulmasına karar verildiği, Adalet Bakanlığınca sanık yönünden
kesinleşen Yerel Mahkeme hükmünün kanun yararına bozulması istemiyle talepte bulunulduğu, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarnamesi üzerine anılan talebi inceleyen Özel Dairece, suçun niteliğine
ilişkin lehe bozmanın, Yerel Mahkemece sanığa sirayet ettirilerek, buna göre hüküm kurulması mümkün
olduğundan Yerel Mahkeme hükmünün infazını engelleyen usule ilişkin yasal bir düzenlemenin
bulunduğu, bu yol tüketilmeksizin de kanun yararına bozmaya başvurulamayacağı belirtilerek
12.11.2012 tarihinde kanun yararına bozma talebinin reddine karar verildiği, 18.07.2016 tarihinde ise
Yerel Mahkemece şikâyetçi Sezgin’in şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle inceleme dışı sanık Erkan
hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verildiği olayda,
Sanık ile inceleme dışı sanık E...’ın, birlikte işledikleri aynı suç nedeniyle mahkûmiyetlerine karar
verilmesi, Yerel Mahkemece haklarında verilen hükümlerin temyiz edilebilir nitelikte olması ve inceleme
dışı sanık Erkan hakkındaki, eylemin sair tehdit suçunu oluşturduğuna ilişkin bozmanın sanığın lehine
olması nedenleriyle Özel Daire kararındaki söz konusu bozma sebebinin sanığa sirayet ettirilebileceğinde
kuşku bulunmamakta ise de, bozma kararından sonra Yerel Mahkemece inceleme dışı sanık Erkan
hakkında şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi karşısında, mahkûmiyet hükmüne
ilişkin anılan bozma nedenlerinin sanığa sirayet ettirilmesi olanağı ortadan kalkmış olduğundan,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında yer verilmeyen bu farklı gerekçeyle sanık hakkında temyiz
incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hükmün yönünden kanun yararına bozma yoluna gidilmesi
mümkün olup Özel Dairece bu talebin esas yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2006 tarihli ve 190-186 sayılı kararında da aynı sonuca
ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında, mahkûmiyet hükümleri bakımından uygulanması mümkün olan 'Tekerrür
hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı' şeklindeki bozma nedeninin sanığa sirayetinin mümkün
olup olmadığına ve Özel Daire ilamındaki bu bozma nedenine ilişkin olarak kanun yararına bozma yoluna
gidilip gidilemeyeceğine dair uyuşmazlık konuları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 13.02.2018 tarihli ve 129-43 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)