YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 30.10.2018 tarihli ve 772-487 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:57:45

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

-5
ÖZET: Davalı ve Cumhuriyet savcısının temyiz istemlerinin Yerel Mahkemece davacının 466 sayılı
Kanun’a ilişkin maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabul edilen kısmına ilişkin olması, kabul
edilen 35,28 TL maddi ve 1.100 TL manevi tazminat miktarının ise karar tarihinde yürürlükte bulunan
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki 1.890 TL’lik temyiz sınırının
altında olması nedeniyle anılan karara karşı temyiz kanun yoluna gidilmesi miktar itibarıyla mümkün
olmayıp hükmün kesin ve temyiz edilemez nitelikte olduğu açıktır.
Davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine dair hükümler temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup
temyizin kapsamına göre inceleme, davaların kısmen kabulüne dair hükümlerle sınırlı olarak yapılacaktır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık, 466 sayılı Kanun uyarınca tazminat istemlerine ilişkin davaların süresinde açılıp açılmadığının
belirlenmesine ilişkin ise de, davacı B. E.’in 466 sayılı Kanun uyarınca maddi ve manevi tazminat taleplerinin
kısmen kabulüne dair hükmün davacı tarafından temyiz edilmeyip davalı vekili ve Cumhuriyet savcısı
tarafından temyiz edilmesi, Cumhuriyet savcısının temyizinin de davacı aleyhine olması karşısında,
Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, davacı B. E.’in maddi ve manevi tazminat
davalarının kısmen kabulüne dair hükmün temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Davacı B.E.’nin maddi ve manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne dair hükmün temyiz
edilebilir nitelikte olup olmadığı,
İncelenen dosya kapsamından,
Davacı B.E.’nin birden fazla kişiye karşı taammüden adam öldürme, silahla müessir fiil ve 6136 sayılı
Kanun’a muhalefet suçlarından 16.02.1996 tarihinde tutuklanıp 20.06.1996 tarihinde tahliye edildiği,
M. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 20.06.1996 tarih ve ...-... sayı ile atılı suçları
25 Yukarıdaki kararlarda 466 sayılı Kanun uygulamasına ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak
adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
26 Yukarıdaki kararlarda 466 sayılı Kanun uygulamasına ilişkin hukuki açıklamalar bulunduğundan, tekrardan kaçınmak
adına bu kararın yalnızca özetine yer verilmiştir.
işlediğine dair cezalandırılmasını gerektirir yeterli ve kesin delil elde edilemediğinden beraatine karar
verildiği, temyiz edilen hükümlerin, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 30.06.1997 tarih ve 1937-2599 sayı ile
onanmak suretiyle kesinleştiği,
Davacı B. vekilinin 26.03.2012 havale tarihli dilekçe ile 20.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın
tahsilini talep ettiği,
B. Ağır Ceza Mahkemesince 07.12.2012 tarih ve ...-... sayı ile davaların kısmen kabulü ile davacı B.
için 35,28 TL maddi ve 1.100 TL manevi tazminatın davalı Maliye Hazinesinden tahsiline, fazlaya ilişkin
taleplerin reddine karar verildiği,
Hükmün davacı vekilince temyiz edilmeyip kısmen kabule ilişkin kısımlarının davalı Hazine vekili ve
Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
1961 Anayasa’sının son fıkrasındaki 'Bu esaslar dışında işleme tâbi tutulan kimselerin uğrayacakları
her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir' düzenlemesi doğrultusunda, 15.05.1964 tarihli Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 1982 Anayasası döneminde de geçerliliğini sürdüren ve 5320
sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler
yönünden uygulanmaya devam edecek olan 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere
Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun’un 1. maddesinde tazminat verilmesini gerektiren kanun dışı
yakalama ve tutuklama hâlleri, bir başka deyişle öngörülen tazminatın hangi durumlarda istenebileceği
yedi bent hâlinde gösterilmiştir.
Kanun’un 2. maddesinde dava açmaya ilişkin koşullar ve yöntem açıklanarak bu davalara bakmakla
ağır ceza mahkemeleri görevlendirilmiş, 3. maddesinde de tazminat davalarının incelenmesi ve
mahkemece karara bağlanması süreç ve yöntemi, olağan ceza ve medeni yargılama yöntemlerinden
farklı biçimde düzenlenmiş, ayrıca mahkemenin kararı aleyhine tebliğ tarihinden başlayarak bir hafta
içinde temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir.
466 sayılı Kanun’da mahkeme kararının bir hafta içinde temyiz edilebileceği belirtilmiş, ancak haksız
tutuklamaya ilişkin tazminat davası sonunda verilen kararlardan hangilerinin kesin nitelikte oldukları
gösterilmemiştir. Anılan Kanun’da bu hususu düzenleyen bir kural bulunmaması, mahkemelerin
haksız tutuklamaya ilişkin verdikleri tüm kararların herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaksızın temyiz
edilebileceği anlamına gelmemektedir. Ceza Genel Kurulunun 09.02.1981 tarihli ve 443-33 sayılı kararı
başta olmak üzere birçok kararında da vurgulandığı üzere, 466 sayılı Kanun’a göre açılan bu dava, ceza ve
hukuk davalarındaki usul kurallarını karma biçimde içeren özel bir dava olduğundan, 466 sayılı Kanun’daki
boşluklar, Ceza ve Hukuk Yargılama Kanunlarındaki hükümlere göre doldurulmalıdır.
1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması
gereken 305. maddesinde, ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz edilebileceği
belirtilmektedir. Maddede sözü edilen hükümler, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde sayılan ve ancak
bir ceza yargılamasına özgü olan beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbiri,
davanın reddi, düşme ve adli yargı dışındaki bir yargı mercisine yönelik görevsizlik kararlarıdır. Yine
1412 sayılı CMUK’un 305. maddesinde, temyiz edilemeyecek olan hükümler de belirlenmiş, bunlarla
ilgili ölçütler ise, para cezası miktarına göre saptanmıştır. Dolayısıyla ancak bir ceza hükmünde esas
alınabilecek olan bu kıstas, şahsi hakka ilişkin bir talep üzerine verilen kararlar bakımından uygulanabilir
nitelikte değildir. O bakımdan, haksız tutuklamaya ilişkin tazminat davasında verilen kararların temyizi
hâlinde, sözü edilen boşluğun, karar tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’nun 427. maddesi uygulanmak suretiyle doldurulması gerekir.
Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2018 tarihli ve 557-404 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve
başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye
kadar 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la
yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454’üncü maddeleri hükümlerinin uygulanacağı, 21.07.2004 tarihli
ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde
yürürlüğe giren 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,
yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir.
5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmış olup direnme kararına
konu hükmün verildiği 11.12.2014 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 1.890 TL’dir.
Bu açıklamalar ışığında davacı B. E.’in maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne dair
hükmün temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığına ilişkin ön sorun değerlendirildiğinde,
Davalı ve Cumhuriyet savcısının temyiz istemlerinin Yerel Mahkemece davacı B.E.’nin 466 sayılı
Kanun’a ilişkin maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabul edilen kısmına ilişkin olması, kabul edilen
35,28 TL maddi ve 1.100 TL maddi tazminat miktarının ise karar tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki 1.890 TL’lik temyiz sınırının altında olması
nedeniyle anılan karara karşı temyiz kanun yoluna gidilmesi miktar itibarıyla mümkün olmayıp hükmün
kesin ve temyiz edilemez nitelikte olduğu açıktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 14.02.2006 tarihli ve
29-22 sayılı, 14.04.2012 tarihli ve 327-147 sayılı, 15.05.2012 tarihli ve 319-195 sayılı kararlarında da aynı
sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu davacı B. E.’in maddi ve manevi tazminat
davalarının kısmen kabulüne ilişkin hükme yönelik davalı vekilinin ve Cumhuriyet savcısının temyiz
istemlerinin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427 ve 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı
Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi uyarınca reddine
karar verilmesi gerekmektedir.
27
...
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 30.10.2018 tarihli ve 772-487 sayılı

Benzer Konular (10)