İcra Mahkemesi'nin tahmini kararı

Başlatan pellegra, 15 Şubat 2017, 23:57:39

« önceki - sonraki »
P
Herkese iyi akşamlar.24 Yaşındayım sadece annemle yaşıyorum.Banka kredi borçlarımı ödeyememekle kalmayıp salaklık yapıp taahhüt imzaladım.3 taksit ödedim ama geri kalan 4 taksidi ödeyemedim.Yarın duruşmam var nasıl davranmayalım ne yapmalıyım bilgili arkadaşlarımız yardım ederse çok sevinirim

avatar_Semih
TAKİP HUKUKUNDA TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU (İİK. mad. 340)

İİK. mad. 340
  • 'da «borçlunun borcu ödeme taahhüdünü yerine getirmemesi» suç sayılarak cezalandırılmıştır.

    I- Suçun Unsurları:[1]

    A- Ödeme taahhüdü geçerli bir icra takibi sırasında ve icra müdürü (müdür yardımcısı, haciz memuru) önünde yapılmış olmalıdır.

    a) Yüksek mahkeme[2] öteden beri «ihtiyati haciz kararının uygulanması sırasında» yapılan taahhütlerin geçersiz olduğunu, bu taahhütleri yerine getirmemenin -İİK. mad. 340'a göre- suç sayılmayacağını' kabul etmiştir. Bu görüş; İİK. mad. 264/I'deki «icra takibine başlamadan önce ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklının, haczin uygulanmasından (haciz yokluğunda yapılmışsa, haciz tutanağının kendisine tebliğinden) itibaren yedi gün içinde takip talebinde bulunması gerektiğine» ilişkin hükümden kaynaklanmaktadır. «İhtiyati haciz» de, borçlu hakkında henüz icra takibi yapılmadan, mahkemeden alınan «ihtiyati haciz kararı» uygulandıktan sonra, alacaklının icra dairesine -elindeki ilam, senet, belge aslı ile birlikte- başvurup, «takip talebinde» bulunması, icra dairesinde de, bundan sonra borçluya «ödeme emri» ya da «icra emri» göndermesi gerekmektedir...[3]

    Yüksek mahkeme, henüz «ihtiyati haciz» aşamasında iken, borçlu hakkında «takip talebi» ile icra takibi başlamadan önce, borçlunun icra dairesinde -daha doğrusu; icra müdürü önünde- yaptığı taahhütleri geçersiz saymaktadır. Bu görüş yasal dayanaktan yoksun değilse de pratik ihtiyaçları da karşılamadığı bir gerçektir. İhtiyati haciz aşamasında yapılan taahhüt fiilen başlamış olan icra takibi sırasında yapılmıştır. Borçlunun bu taahhüdünü iyiniyet göstererek kabul eden -ve; hacizli malları muhafaza altına almaktan vazgeçen- alacaklı, daha sonra, borçlunun taahhüdünü yerine getirmemesi (ve hacizli mallarını kaçırması) sonucunda gösterdiği iyiniyetin faturasını (!) çok pahalı ödemektedir. «İhtiyati haciz sırasındaki taahhütlerin geçersiz olduğunu» bilen alacaklılar da, borçlulara karşı sert davranmakta ve haciz ettirdikleri malları muhafaza altına alarak, taahhüdüne uymak düşüncesinde olan iyiniyetli borçluları da zor durumda bırakmaktadırlar.

    Belirttiğimiz bu nedenlerle, biz «ihtiyati haciz aşamasında alınan taahhütlerin -genişletici bir yorumla- geçerli sayılmasının, daha doğru, pratik ihtiyaçlara, yasa yapıcının amacına daha uygun olacağı görüşündeyiz...

    b) Borçlu hakkında icra takibi devam ederken üçüncü bir kişi, «borçluya kefil olduğunu» bildirerek, takip konusu borcu belirli bir tarihte -ya da taksitle- ödemeyi taahhüt ettiği halde, belirttiği tarihte takip konusu borcu (veya taksiti) ödemezse, «icra kefili» olan bu kişinin bu eyleminden dolayı cezalandırılabilmesi için, icradaki taahhüdünün alacaklı (ya da vekili) tarafından kabul edilip, -bu taahhüt İİK. mad. 38 gereğince ilam niteliğinde olduğundan-[4] kendisine «icra emri gönderilmiş, icra kefilinin de icra emrini aldıktan sonra taahhütte bulunmuş olması gerekir. Uygulamada; üçüncü kişilerin «icra kefili» olmak istemeleri halinde, hemen kendilerine «icra emri» tebliğ edilmekte ve ondan sonra üçüncü kişilerin taahhüdü alınmakta, alacaklı ya da vekili de, üçüncü kişilerin bu taahhütlerini -aynı anda- kabul etmektedirler...

    Yüksek mahkeme;

    «İcra kefilinin 'taahhüdü ihlal suçu'ndan dolayı cezalandırılabilmesi için, kendisine 'icra emri'nin tebliğinden sonra ödeme taahhüdünde bulunması ve taahhüt ettiği tarihte borcunu (veya taksidini) ödememiş olması gerekeceğini (Kefaletle birlikte yapılan taahhüdün geçerli olmayacağı)»[5]

    «İcra kefilinin lehine taahhütte bulunduğu asıl borçlu hakkında yapılan takibin kesinleşmemiş olması hailnde icra kefilinin taahhüdünün de geçersiz hale geleceğini»[6]

    «Üçüncü kişinin, takip konusu borcu 'icra kefili' olarak ödemeyi taahhüt etmesinden sonra, bu kişi yerine vekiline 'icra emri' gönderilmesi halinde, 'taahhüdü ihlal suçu'nun oluşmayacağını»[7]

    «İcra kefilinin, 'kendisine icra emri gönderilmemesine' ilişkin isteğinin, icra emri gönderilmesi zorunluluğu ortadan kaldırmayacağını»[8]

    «İcra kefili olan sanığa gönderilen icra emrinin aynı takip dosyasında borçlu konumunda bulunan ve aralarında menfaat çatışması olan kardeşine tebliğ edilmesi halinde tebligatın usulsüz olacağı ve taahhüt ihlal suçunun oluşmayacağını»[9]

    «İcra kefili olan sanığın kendisine icra emrinin tebliğinden önce yapmış olduğu taahhüdün geçerli olmayacağını»[10]

    belirtmiştir.

    c) Ödeme şartının kararlaştırıldığı icra takibi geçerli bir icra takibi olmalıdır. İptâle  konu olabilecek bir icra takibi sırasında kararlaştırılan ödeme taahhüdünü yerine getirmeme suç teşkil etmez. Örneğin; icra mahkemelerinin şikayet veya itiraz üzerine verdiği «takibin kısmen iptâline» dair kararların,[11] [12] bu kararda yer alan masraf ve vekalet ücreti için ayrı takibe konu yapılmayıp, ancak asıl takip dosyasına konulup o dosyada işlem görmesi gerekir. Buna rağmen, bu kararlar ayrı takip konusu yapılmış ve bu takip sırasında borçlu borcunu taksitle ödemeyi teklif etmiş, alacaklı da bunu kabul etmiş yani bir «ödeme şartı» tesbit edilmişse, borçlunun bu ödeme taahhüdünü ihlal etmesi suç teşkil etmez. Çünkü, asıl takip hükümsüz, iptâle konu olabilecek bir takip olduğundan, bu takipte kararlaştırılan ödeme taahhüdü de borçluyu bağlamaz.[13] Aynı şekilde, devam eden bir takip sırasında o takiple ilgili olarak alınan -mal beyanında bulunmama, taahhüdü ihlal vs... gibi suçlara ilişkin- «icra ceza ilamları» da ancak müstakil bir takip konusu yapılabilir. Alacaklı, bu ilamlardaki masraf ve vekalet ücretini ayrı bir takip konusu yapacak yerde, asıl takip dosyasına koyarak o dosyada hesaba dahil edilmesini talep etmiş ve borçlu da bu şekilde hesaplanan tüm borcunu taksitle ödemeyi teklif edip bu teklifi alacaklı tarafından kabul edilmişse, kararlaştırılan bu ödeme taahhüdü de hükümsüz olduğundan, buna uymama suç teşkil etmez.[14]

    İlamlı takiplerde, kesinleşmeden takip konusu yapılabilen ilamların icra sırasında, ilam borçlu tarafından temyiz edilmiş dahi olsa, borçlunun icra dairesinde yaptığı taahhüdü ihlal etmesi suç teşkil eder. Kanımızca, ilamın temyiz edilmiş, yani henüz kesinleşmemiş oluşu taahhüdü geçersiz kılmaz...

    ç) Ödeme taahhüdünün icra dairesinde veya haciz sırasında[15] kararlaştırılmış olması gerekir. Bu nedenle, icra mahkemesi önünde[16] borçlunun ödeme taahhüdünde bulunması geçersiz olduğundan, bunun ihlali de suç teşkil etmez.

    Yüksek mahkeme;

    «İcra müdürünün (yardımcısının) -ve 'alacaklı' ile 'borçlu'nun- imzasını içermeyen tutanakta yer alan ödeme taahhüdünün geçerli olmadığını (bu taahhüdün yerine getirilmemesinin suç teşkil etmeyeceğini»[17]

    «1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu uyarınca, kamu alacakları İİK.na göre değil 6183 sayılı Kanun'a göre tahsil edildiğinden, bu kuruma ilişkin icra takiplerinde borçluların taahhüdü ihlal eyleminin suç teşkil etmediğini»[18]

    «Hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun Hükümleri'nin uygulanacağı icra takiplerinde İİK. 340'a göre taahhüdü ihlal suçunun oluşmayacağını»[19]

    belirtmiştir.

    B) Ödeme taahhüdü, İİK. mad. 111 gereğince veya alacaklının onayı ile kararlaştırılmış olmalıdır.

    a) İİK. mad. 111'e göre kararlaştırılan ödeme taahhüdünde, alacaklının onayı gerekmez.[20] Başka bir ifade ile, «borçlu hacizden sonra ve fakat alacaklının satış talebinden önce borcunu muntazam taksitlerle ödemeyi taahhüt eder ve birinci taksiti de derhal yatırırsa» ödeme taahhüdü gerçekleşmiş olur. Bundan sonra, borçlunun geriye kalan üç taksitten herhangi birini hiç veya zamanında yatırmaması ile «taahhüdü ihlal» suçu oluşur.

    Bu varsayımdan alacaklının onayına gerek bulunmadığı bu hak borçluya yasa tarafından verildiği için, borçlunun bu hakkına uygulamada «yasal taksit hakkı» denilmektedir.

    b) Borçlu hacizden önce veya sonra da, borcunu taksitle ödemeyi teklif edebilir. Bu teklif alacaklı tarafından kabul edilirse, ödeme taahhüdü kararlaştırılmış olur. Bunun ihlali suç teşkil eder. Ödeme taahhüdünün bu şekilde tesbitinde iki durumla karşılaşılır. Ya alacaklı ile borçlu birlikte icra dairesine giderek ödeme koşullarını icra müdürü huzurunda tesbit edip icra müdürü ile birlikte icra tutanağını imzalarlar[21] veya borçlunun icra dairesine -sözlü olarak veya dilekçe ile- bildirdiği ödeme teklifi sonradan -ilk taksit tarihinden önce- alacaklı tarafından kabul edilir.[22] Alacaklının ya da vekilinin, borçlunun bu taahhüdünü koşulsuz olarak,[23] açık ve kesin şekilde «kabul» etmesi gerekir.[24] Borçlunun alacaklı ya da vekili tarafından kabul edilmemiş, tek taraflı taahhüdünü yerine getirmemesi «suç» sayılmaz.[25]

    Yüksek mahkeme, «borçlunun taahhüdüne karşı, alacaklı vekilinin 'bir diyeceği olmadığını' bildirmiş olmasının, yapılan taahhüdün kabulü anlamını taşımayacağını»[26] belirtmiştir. Buna karşın, yüksek mahkeme «borçlunun taahhüdüne karşı alacaklının 'söylediği zaman ödesin' şeklindeki beyanının, taahhüdün kabulü anlamına geleceğini»[27] bildirmiştir.

    Alacaklının (ya da vekilinin), borçlunun yokluğunda ödeme taahhüdünü kabul etmesi halinde, borçluya, «ödeme taahhüdünün alacaklı tarafından kabul edildiği» hususunun bir bildiri (muhtıra) ile duyurulması gerekir.

    Uygulamada «taahhüdü kabul muhtırası» denilen bu bildirinin, borçluya, ödemeyi taahhüt ettiği tarihten (eğer borcun taksitle ödeneceği taahhüt edilmişse, ilk taksit tarihinden) önce -Tebligat Kanununa uygun biçimde-[28] tebliğ edilmiş olması gerekir.[29] Eğer, borçlu, alacaklı tarafından kendisine taksitle ödeme teklifinin kabul edildiğine dair muhtıra gönderilmesinden önce kendiliğinden ilk taksidi yatırmışsa, kendisine «ikinci taksit tarihinden önce» taahhüdü kabul muhtırasının tebliği gerekir.

    Yüksek mahkeme,[30] «borçlunun icra dairesinde yaptığı borcunu (taksitle) ödeme teklifinin bir icap ve alacaklının bu teklifin kabul edildiğine dair beyanını da bir kabul olarak değerlendirmekte (nitelemekte)»dir.

    Yargıtayımızın, «icap-kabul» kurumlarından yararlanarak aydınlatmaya çalıştığı bu uyuşmazlığı ayni kurumlarda faydalanarak fakat uygulama için daha tutarlı bir şekilde çözüme kavuşturmak mümkündür. Madem ki, borçlunun icra dairesindeki borcu ödeme taahhüdü bir icap sayılıyor, o halde, bu icap da, icap'ın bağlı olduğu genel hükümlere bağlı olmalıdır. İcap, tek taraflı bir hukuki muamele olduğuna göre, temyiz kudretine sahip olan bir kimse tarafından yapılmış olmak koşuluyla, kural olarak sahibini bağlar. «Zamanında ve muntazam surette irsal olunmuş bir cevabın vusulüne intizar edebileceği dakikaya kadar», icap sahibini bağlayacağından (BK. mad. 5), sırf alacaklı tarafından verilmiş cevabın borçluya, ilk taksidin vadesi geçtikten sonra tebliği, borçluyu taahhüdünden kurtarmamalıdır.[31] Kaldı ki, gerek borçlunun teklifi (icap) gerek alacaklının kabul muhtırası (kabul) icra dairesi vasıtasıyla muhataplarına tebliğ edildiğinden, tebliğdeki gecikmeler, taahhütte bulunan kişinin taahhüdünü hükümsüz hale getirmemelidir. Daha açık bir ifade ile alacaklının kabul muhtırası borçluya, ilk taksidin vadesi geçtikten sonra da tebliğ edilse, hiç olmazsa, tebliğden sonra vadesi dolacak taksitlerin ceza tehdidi altında ödenmesi temin edilmelidir. Tebliğden önce vadesi dolduğu halde, ödenmemiş bulunan taksitler mevcut ise, bunların da en geç, tebliğden sonraki ilk taksit tarihinde ödenmesi gerekeceğini kabul etmenin daha doğru olacağı kanısındayız...

    Yüksek mahkeme;

    «Düzenlendiği tarihi içermeyen tutanakta yer alan ödeme taahhüdünün geçerli olmadığını»[32]

    «Borçlu-sanığın ödeme taahhüdünün alacaklı tarafından kabul edildiğine ilişkin dosyada her hangi bir bilgi ve belge bulunmaması halinde taahhüdü ihlal suçunun oluşmayacağını»[33]

    «Tüzel kişi (şirket) adına yapılan taahhütlerde, taahhütte bulunmuş kişinin «yetkili temsilci» olup olmadığının araştırılması gerekeceğini»[34]

    «Aynı takip dosyasındaki borç nedeniyle hem kendi adına hem de şirketi temsilen ödeme taahhüdünde bulunan sanığın eyleminin tek suç oluşturacağını»[35]

    «Vekilin asil borçlu adına yaptığı ödeme taahhüdünün geçerli olmayacağını (bu taahhütten dolayı borçlu hakkında mahkumiyet kararı verilemeyeceğini)»[36]

    «Borçlu-sanığın borcunu '..... tarihinden itibaren ... .... lira taksitler halinde ödeyeceğine' dair taahhüdünün ilk taksidi takip eden taksitlerin hangi tarihlerde ödeneceğine ilişkin açıklık içermemesi nedeniyle hukuken geçersiz olduğunu»[37]

    «Suç tarihinde 18 yaşını tamamlamamış olan borçlunun -MK. 14, 15, 16. uyarınca- yasal temsilcisinin onayı olmadan kendi tasarrufu ile borç altına giremeyeceğini (borç ödeme taahhüdünde bulunamayacağını)»[38]

    «İlk taksitten sonraki bakiye borcunu ödeme biçiminin ve taksit sürelerinin gösterilmediği taahhüdün geçerli olmayacağını»[39]

    «Alacaklı kooperatif başkanının üyelerden herhangi biriyle birlikte kooperatifi temsil ve ilzama yetkili bulunduğu hallerde üyelerden birinin katılımı sağlanmadan kooperatif başkanının tek başına yaptığı taahhüdü kabul beyanının geçerli olmayacağını»[40]

    «Yasanın öngördüğü biçimde ve herhangi bir koşul içermeden icra memuru huzurunda düzenlenen ödeme taahhüdünden önce alacaklı ve borçlunun yaptıkları protokolde ileri sürülen koşulların taahhüdü geçersiz kılmayacağını»[41]

    «Aynı hukuki ilişkiden doğmuş olsa bile, ayrı ayrı icra dosyalarından verilen ödeme taahhütlerinin yerine getirilmemesinin ayrı ayrı suç teşkil edeceğini»[42]

    «İlk taahhüdün ihlali nedeniyle suç oluştuktan sonra, borçlunun yeni taahhüdünün alacaklı (vekili) tarafından kabul edilmiş olmasının oluşan ilk suçu ortadan kaldırmayacağını (ilk suçtan feragatı ifade etmeyeceğini)»[43]

    «Sanık adına çıkartılan ödeme emrinin aynı takipteki diğer borçluya tebliğ edilmesi Tebligat Kanununun 39. maddesine aykırı ise de, sanığın süresinde verdiği mal beyanı dilekçesinde ödeme emrini aldığının anlaşılması halinde, ödeme emrinin tebliği kendisi için de geçerli olacağından, bundan sonra yapıacağı ödeme taahhüdünün de geçerli olacağını»[44]

    «Mal beyanı dilekçesinde yer alan 'borcun ne şekilde ödeneceğine' ilişkin beyanın 'ödeme taahhüdü' olarak algılanıp, borçluya kabul muhtırası gönderilmeyeceğini»[45]

    «Alacaklının genel vekilinin, borçlunun taksitsiz ödeme teklifini kabul yetkisine sahip olduğunu»[46]

    «Taahhüdü kabul bildirisinin, taahhüt (taksit) tarihinden sonra borçluya tebliği halinde, taahhüdü ihlal suçunun ancak borçlunun taksitleri ödemeye devam etmesi durumunda oluşacağını»[47]

    belirtmiştir.

    c) Borçlunun ödeme taahhüdü, borcun tamamını kapsamalı, koşulsuz olmalı ve bu taahhütte borcun taksitle ödenmesi teklifi de yer almışsa, taksit miktar ve zamanları açık-seçik belirtilmiş olmalıdır.

    Borcun tamamını kapsamayan taahhüt, geçersiz olduğundan, böyle bir taahhüdün yerine getirilmemesi suç sayılmaz.[48]

    Aynı şekilde, kesin olmayan, koşula bağlı ödeme taahhüdü de geçersiz olduğundan, böyle bir taahhüdün yerine getirilmemesi suç sayılmaz.[49]

    Taksitlerin miktar ve zamanlarının ödeme taahhüdünde açıkça belirtilmiş olması gerekir.

    Yüksek mahkeme;

    «Taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için, ödenecek toplam miktarın rakamsal olarak belirlenmesi, tarafların bu miktar üzerindeki icap ve kabulde bulunması gerekeceğini»[50]

    «İlk taksitten sonraki taksit tarihlerinin ve taksit miktarlarının yazılmadığı taahhüdün hukuken geçerli olmayacağını»[51]

    «Taksit tarihlerinin yazılı olmadığı ödeme taahhüdünün hukuken geçerli olmayacağını»[52]

    «Ödeme taahhüdünde 'aylık taksitler halinde ödeme yapılacağı' belirtildiyse bunun her ayın azami son gününe kadar taksitlerin ödeneceği anlamına geleceği ve taahhüdün geçerli olacağını»[53]

    «İkinci ve üçüncü taksitlerin hangi tarihte ödeneceğine dair açık bir gün belirlenmeden yapılan taahhütün geçersiz olacağını»[54]

    «'Borcun bir kısmını daha önce ödedim kalanını ise .... tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ederim.' biçimindeki taahhüdün -ödeme miktarının belirsizliği nedeniyle- hukuken geçerli olmadığını»[55]

    «Şikayetçinin (alacaklının) hangi taksitin ödenmemesinden dolayı şikayette bulunduğunun açıkça anlaşılmaması halinde, mahkumiyet kararı verilemeyeceğini»[56]

    «İlk taksit ödendikten sonra, ikinci taksitin ödenmemesiyle, 'taahhüdü ihlal suçu'nun oluşacağını»[57]

    «Taksitle ödeme taahhüdünün geçerli sayılabilmesi (ve taksitlerin ödenmemesinin suç olabilmesi) için, taksit tarihlerinin, sayısının ve miktarının açıkça belirtilmesinin zorunlu olduğunu»[58]

    «İlk taksidin zamanında ödenmemesi nedeniyle oluşan suç yerine yeni bir suç oluşturmayan sonraki ihlalin şikayete konu edilemeyeceğini»[59]

    «Taahhütte ödeme tarihi olarak belirtilen Kasım/1990 tarihinin '31 Kasım 1990' olarak algılanması ve taahhüdün geçerli kabul edilmesi gerekeceğini»[60]

    «Borçlunun 'borcunun tamamını Ağustos/1990'da ödeyeceğim' şeklindeki beyanı üzerine, borçluya '1 Ağustos 1990 tarihinde borcun ödenmesini' kabul ettiğini bildiren alacaklının bu kabulü ile geçerli bir taahhüt oluşmuş olmayacağını»[61]

    «'Taahhüdü kabul bildirisi'nin, ilk taksiti ödemiş olan borçluya, ikinci taksit tarihinden önce tebliğ edilmiş olması halinde, ikinci taksidin ödenmemesiyle taahhüdü ihlal suçunun oluşacağını»[62]

    «Takip kesinleştikten sonra, haciz sırasında yapılan taahhüdün geçerli olacağını»[63]

    «'Her ay ödenmesi' taahhüt edilen borç taksidinin ayın son gününe kadar ödenmesinin mümkün olduğunu»[64]

    «'Mayıs ayının sonunda borcu ödeyeceğini' bildiren borçluya '30 Mayıs' itibariyle taahhüdü kabul bildirisi gönderilse dahi 'Mayıs ayının 31 çektiğinden bahisle' -Mayıs ayının sonunda borcunu ödemeyen borçlu hakkında- 'beraat kararı' verilemeyeceğini»[65]

    belirtmiştir.

    ç) Borçlunun, ödeme taahhüdünü yerine getirmemiş olmasının suç teşkil edebilmesi için, takip kesinleştikten sonra borçlu tarafından taahhütte bulunulmuş olması gerekir.

    Yüksek mahkeme;

    «Ödeme (icra) emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi halinde takip kesinleşmemiş olacağından bu aşamada taahhüdü ihlal suçunun oluşmayacağını»[66]

    «Usulüne aykırı olarak yapılan tebligatın öğrenildiğinde geçerli olacağını, hakkında yapılan icra takibini haricen öğrenen borçlunun itiraz etmemiş olması ile takibin kesinleşmiş olacağını ve yapılan ödeme taahhüdünün de geçerli olacağını»[67]

    «Borçlu sanık adına çıkartılan ödeme emrinin aynı takipteki diğer borçluya tebliğ edilmesi halinde takibin kesinleşmeyeceğini ve yapılan taahhüdün geçerli olmayacağını»[68]

    «Henüz 'ödeme (ya da icra) emri' tebliğ edilmeden ve takip kesinleşmeden yapılan taahhüdün geçerli olmadığını»[69]

    «Ödeme (icra) emrinin tebliğinden sonra ancak ödeme (icra) emrindeki itiraz süresi geçip, takip kesinleşmeden, borçlunun icra dairesinde yapacağı ödeme taahhüdünün ancak 'takibe itirazı olmadığını ve İİK'nun 20. maddesindeki sürelerden feragat ettiğini' açıkça belirtmesi halinde geçerli hale geleceğini ve bu taahhüde uyulmamasının suç sayılacağını»[70]

    «Süresinde icra dairesine itiraz ederek takibi durdurmuş olan borçludan İİK. 75'deki koşullar gerçekleşmeden (mahkemeden 'itirazın iptâli' ya da 'itirazın kaldırılması' kararı alınmadan) borçludan alınan taahhüdün geçerli olmayacağını»[71]

    «Hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun Hükümleri'nin uygulanacağı icra takiplerinde İİK. 340'a göre taahhüdü ihlal suçunun oluşmayacağını»[72]

    «Yenileme bildirisi gönderilmeden, takipten düşmüş olan dosyada yapılan haciz sırasında alınan taahhüdün geçerli olmayacağını»[73]

    «Yetki itirazından vazgeçmemiş olan borçlu-sanık hakkında yapılan takip kesinleşmemiş olacağından ödeme taahhüdünün de geçersiz olacağını»[74]

    «Ödeme taahhüdünün yer aldığı icra takibinin icra mahkemesince iptâline karar verilip, bu kararın da kesinleşmiş olması halinde ödeme taahhüdünün hukuki dayanaktan yoksun hale geleceği ve atılı suçun oluşmuş olmayacağını»[75]

    «Kambiyo senetlerine özgü takiplerde borca ve imzaya itiraz -icra mahkemesinden ayrıca karar getirilmedikçe- takibi durdurmadığından, dosyadaki taahhüdünü yerine getirmeyen borçlu hakkında 'taahhüdü ihlal suçu'ndan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekeceğini»[76]

    «Takibin ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olması halinde, yaptığı taahhüdü ihlal eden borçlu hakkında mahkumiyet kararı verilemeyeceğini»[77]

    «Borçlunun, takip kesinleşmeden yaptığı taahhütten, takibin daha sonra itiraz üzerine durdurulması halinde sorumlu tutulamayacağını»[78]

    «'Yetkisizlik itirazı'nın alacaklı (vekili) tarafından kabulü ya da yapılmış olan takibin bu nedenle mahkeme tarafından iptâli halinde, bu takipteki taahhüdün geçersiz hale geleceğini»[79]

    «'Hakkındaki takibi haricen öğrendiğini' belirterek icra dairesine gelip, 'takibin kesinleştirilmesini' isteyip taahhütte bulunan borçlunun bu eyleminin taahhüdü ihlal suçunu oluşturacağını»[80]

    «Başka mahkemece verilmiş olan 'takibin durdurulması' konusundaki kararın sonucu araştırılmadan, taahhüdü ihlal suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilemeyceğini»[81]

    belirtmiştir.

    C) Borçlu haklı (makbul) bir neden olmaksızın,[82] taahhüdünü yerine getirmemiş olmalıdır.

    Borçlunun ileri sürdüğü mazeretin haklı (makbul) olup olmadığının takdir yetkisi icra ceza mahkemesine aittir...

    Hastalık, yangın, su baskını, deprem «haklı neden» olarak kabul edilebilir...[83]

    D) Ödeme taahhüdünün «para alacağı»na ilişkin olması gerekir.

    Yüksek mahkeme[84] -yerinde olarak- «para alacağına ilişkin olmayan» ödeme taahhüdünü yerine getirmemenin örneğin; «tahliye taahhüdüne uymamanın, inşaatın yıkımına ilişkin taahhüdün ihlalinin, dışarıdan mobilya alıp teslim etmemenin» 'taahhüdü ihlal suçunu oluşturmayacağını' belirtmiştir...

    E) Borçlu, ödeme gücü bulunmasına rağmen, taahhüdünü yerine getirmemiş olmalıdır.

    Yüksek mahkeme[85] [86]«taahhüdü ihlal suçlarında sanığın ödeme gücü olup olmadığının araştırılarak, ödeme gücü olduğu halde ödeme yapmaktan kaçındığı belirlenirse sanığın cezalandırılması gerekeceğini» belirtmiştir.

    II- «Alacaklının zarar görmüş olması», maddede «taahhüdü, ihlal suçu»nun bir unsuru olarak yer almamıştır.

    III- İcra müdürünün; taksitle ödeme teklifi kabul edilen borçluya, «taahhüdünü ihlal edişinin suç teşkil edeceği» hususunu da ayrıca hatırlatması ve bu hatırlatmanın yapıldığının icra tutanağına veya taahhüdü kabul muhtırasına geçirilmesi gerekli midir? Uygulamada genellikle, gerek icra dairesinde kararlaştırılan ödeme şartlarına ve gerekse borçluya daha sonra gönderilen taahhüdü kabul muhtırasına «borçluya kanuni ihtarat» yapıldığı veya «taahhüdü ihlal edişin suç teşkil edeceğinin» bildirildiği görülmektedir. Kanımızca, yasada böyle bir koşul ayrıca öngörülmemiş olduğundan, bunu suçun oluşmasında bir unsur olarak aramaya gerek yoktur.[87]

    IV- «Taahhüdü ihlal suçu»; taahhüt edilen tarihte, borcun ödenmemesi ile oluşur. Eğer borçlu birkaç taksitte borcu ödemeyi taahhüt etmişse, ilk taksidin ödenmemesi ile taahhüdü ihlal suçu oluşur ve sonraki taksitlerin ödenmemesi suç teşkil etmez.[88]

    «Şikayet süresi» de ihlal edilen ilk taksit tarihinden itibaren işlemeye başlar.

    Oluşan «taahhüdü ihlal» suçundan dolayı şikayette bulunan alacaklı, daha sonra borçlusu ile anlaşarak ondan yeni bir taahhüt almış dahi olsa, onun bu işlemi, oluşan önceki taahhüdü ihlal suçundan -zımnen- feragat ettiğini ifade etmez. Başka bir deyişle, açık bir feragat beyanı olmadığı sürece, ikinci olarak alınan (yapılan) taahhüt, «suç» sayılan -ve ihlal edilmiş olan- birinci taahhüdü hükümsüz kılmaz...[89]

    Keza, şikayet tarihinde veya daha önce yahut daha sonra haciz yapılmış olması, oluşan «taahhüdü ihlal» suçunu ortadan kaldırmaz.[90]

    V- «Taahhüdü ihlal» suçunun düzenlendiği İİK'nun 340. maddesinin, «Anayasa'nın 2, 10, 11, 13 ve 38. maddelerine aykırı olduğu» iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan iki başvuruda, Anayasa Mahkemesince -28.2.2008 T. ve E:2006/96, K:65; 21.11.2002 T. ve E:2001/415, K:166 sayılı kararlarla- red edilmiştir.

    VI- «Taahhüdü ihlal» suçundan dolayı, alacaklının -İİK. mad. 347 gereğince «suçun işlendiğini öğrendiği tarihten itibaren» üç ay ve her halde «suçun işlenmesinden itibaren» bir sene içinde -icra takibinin yapıldığı yerdeki (İİK. mad. 348)- icra ceza mahkemesine başvurup şikayette bulunması gerekir.[91]

    Şikayetin «belirtilen üç aylık ve bir yıllık süre içinde yapılmış olup olmadığı» icra mahkemesince doğrudan doğruya araştırılır.[92]

    VII- Suçun cezası: İİK. mad. 340'da, «taahhüdü ihlal suçunun sabit olması halinde, sanığın üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verileceği» öngörülmüş olduğundan, icra mahkemesince bu miktar ceza yerine sanığın «bir ay disiplin hapsi ile cezalandırılmasına» ya da «bir ay tazyik hapsi ile cezalandırılmasına» karar verilemez.[93]

    «...Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.» (İİK. mad. 340/c, 2, 3).

    VIII- Yetkili ve görevli mahkeme: İcra takibinin yapıldığı yerdeki icra mahkemesi, yetkili ve görevli mahkemedir (İİK. mad. 346/I, III; 348).

    IX- Dava zamanaşımı: İİK'da, bir suça ilişkin bir dava zamanaşımı öngörülmemiştir.

    X- Ceza zamanaşımı: Kararın kesinleşmesinden itibaren, iki yıllık ceza zamanaşımı vardır (İİK. mad. 354/II).

  • Borçlunun ödeme şartını ihlâli halinde ceza:

    111 inci madde mucibine veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.

    [1] UYAR, T. İcra ve İflâs Hukukunda Suç Sayılan Filler (İcra-İflâs Suçları), s:235 vd.

    [2] Bknz: 17. HD. 25.9.2003 T. 6779/8583; 8. CD. 19.12.2002 T. 12406/12451; 8. CD. 4.4.2002 T. 2338/2264 vb.

    [3] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C:10, s:17176 vd. - UYAR, T. İcra Hukukunda Haciz, 2. Bası, s:83 vd.

    [4] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C:2, s:3333 - UYAR, T. İcra Hukukunda İlamlı Takipler, s:91 vd.

    [5] Bknz: 16. HD. 23.1.2009 T. 10003/426; 17. HD. 3.2.2005 T. 13962/599; 17. HD. 21.10.2004 T. 9876/11161 vb.

    [6] Bknz: 8. CD. 20.3.2000 T. 2691/4528

    [7] Bknz: 8. CD. 9.10.1996 T. 11473/12211; 16.5.1996 T. 5936/7142

    [8] Bknz: 8. CD. 5.4.1994 T. 3061/3439

    [9] Bknz: 17. HD. 20.9.2004 T. 5873/9708; 8.7.2004 T. 5872/8765

    [10] Bknz: 17. HD. 8.7.2003 T. 8806/7340; 8. CD. 22.11.1998 T. 17079/16557

    [11] Ayrıntılı bilgi için bknz: UYAR, T. İcra ve İflâs Kanunu Şerhi, C:2, s:3158 vd. - UYAR, T. İlamlı Takipler, s:3

    [12] Hemen belirtelim ki, icra mahkemesinin kararı «takibin tamamen iptâline» ilişkin ise, ortada bir takip kalmadığından zorunlu olarak ayrı (müstakil) olarak takibe konulur ve bu takipte borçlunun taahhüdünü ihlal etmesi suç sayılır...

    [13] Bknz: İİD. 14.3.1974 T. 2326/2302

    [14] Bknz: İİD. 29.2.1972 T. 2091/2395; 26.2.1971 T. 2261/2002

    [15] Bknz: 8. CD. 3.12.1991 T. 11090/11913; CGK. 11.2.1991 T. 8-241/16  - 8. CD. 28.1.1988 T. 10330/584; 12. HD. 10.11.1986 T. 13298/11958

    [16] Bknz: 8. CD. 1.2.1996 T. 7738/1282; İİD. 11.11.1966 T. 11716/11284

    [17] Bknz: 16. HD. 23.3.2004 T. 862/4654; 14.1.2004 T. 10976/862; 17. HD. 13.3.2003 T. 690/1852 vb.

    [18] Bknz: 17. HD. 3.10.2003 T. 9622/9117; 24.1.2002 T. 152/198; 16. HD. 30.11.2001 T. 7924/9293

    [19] Bknz: 17. HD. 13.12.2001 T. E:7076/10845

    [20] Bknz: 8. CD. 12.2.1991 T. 74/1219; CGK. 25.6.1990 T. 8-173/192; 8. CD. 31.5.1988 T. 4218/4008

    [21] Bknz: 16. HD. 23.3.2004 T. 862/4654; 14.1.2004 T. 10976/862; 17. HD. 13.3.2003 T. 690/1852 vb. - 8. CD. 4.12.1996 T. 14408/15420

    [22] Bknz: 8. CD. 8.6.2000 T. 12637/10823 - 8. CD. 19.12.1994 T. 13699/14375

    [23] Bknz: 17. HD. 18.5.2005 T. 13956/5513; 24.2.2005 T. 12193/1521; 3.3.2005 T. 14733/1840 vb.

    [24] Bknz: 16. HD. 4.3.2008 T. 1537/1289; 17. HD. 7.11.2002 T. 11074/10547; 17. HD. 8.4.2002 T. 2849/2761 vb.

    [25] Bknz: 17. HD. 4.11.2004 T. 9756/11800; 8. CD. 13.12.1999 T. 16060/18086

    [26] Bknz: 17. HD. 28.4.2005 T. 341/4459; 2.5.2002 T. 3388/3368; 8. CD. 31.5.2000 T. 12523/10038

    [27] Bknz: 8. CD. 14.4.1993 T. 3405/3926  - 12. HD. 17.7.1986 T. 9436/8408

    [28] Bknz: 8. CD. 15.3.1988 T. 1469/2211

    [29] Bknz: 17. HD. 3.10.2002 T. 7455/8952; 30.5.2002 T. 5721/4416; 14.2.2002 T. 200/709 vb. - 17. HD. 31.5.2001 T. 3689/3548; 8. CD. 10.7.2000 T. 13681/13700; 28.6.2000 T. 13753/12194 vb.

    [30] Bknz: 8. CD. 30.5.1995 T. 7953/7892)

    [31] POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, s:748

    [32] Bknz: 17. HD. 18.5.2005 T. 13956/5513; 4.3.2002 T. 1048/1063

    [33] Bknz: 16. HD. 25.11.2004 T. 9390/12147; 17. HD. 18.3.2004 T. 13055/3289; 18.10.2001 T. 6511/8556 vb.

    [34] Bknz: 17. HD. 15.7.2004 T. 2703/9010; 16.5.2002 T. 4601/5764

    [35] Bknz: 17. HD. 12.9.2002 T. 9844/7475; 16. HD. 21.5.2001 T. 2605/2879; 8. CD. 15.1.2001 T. 24132/279 vb.

    [36] Bknz: 8. CD. 19.10.2000 T. 16220/17034; 24.9.1991 T. 7658/8441

    [37] Bknz: 8. CD. 9.10.2000 T. 16950/16286

    [38] Bknz: 8. CD. 9.2.2000 T. 660/2019; 31.10.1994 T. 11311/11905; 24.1.1994 T. 98/344

    [39] Bknz: 8. CD. 20.1.2000 T. 19809/555

    [40] Bknz: 8. CD. 20.12.1999 T. 17390/18824

    [41] Bknz: 8. CD. 22.9.1999 T. 12724/12272

    [42] Bknz: 8. CD. 23.1.1997 T. 17033/423; 18.4.1996 T. 3970/5707; 22.5.1995 T. 6588/7178

    [43] Bknz: 8. CD. 24.10.1996 T. 11955/13148; 22.9.1995 T. 7056/9126; 13.4.1993 T. 2830/3763

    [44] Bknz: 8. CD. 17.6.1996 T. 7366/9122

    [45] Bknz: 8. CD. 24.3.1994 T. 1938/2814

    [46] Bknz: İİD. 22.10.1966 T. 10630/10258

    [47] Bknz: İİD. 14.2.1964 T. 1964/2148

    [48] Bknz: 17. HD. 24.3.2005 T. 14759/2757; 3.2.2005 T. 10575/611; 27.5.2004 T. 11981/6609 vb.

    [49] Bknz: 17. HD. 3.3.2005 T. 14733/1840; 17.10.2002 T. 8605/9755; 22.5.2000 T. 5944/9305

    [50] Bknz: 16. HD. 7.7.2008 T. 871/4936; 11.3.2008 T. 1641/1432; 19.2.2008 T. 867/857

    [51] Bknz: 17. HD. 17.5.2001 T. 3016/3097

    [52] Bknz: 8. CD. 8.3.1999 T. 559/2911; 17.2.1999 T. 10828/1670

    [53] Bknz: 8. CD. 5.2.1998 T. 10828/1187

    [54] Bknz: 8. CD. 9.6.1997 T. 8450/9188

    [55] Bknz: 8. CD. 29.5.1997 T. 7326/8555

    [56] Bknz: 8. CD. 20.3.1997 T. 2531/4060; 3.3.1997 T. 2053/2578; 17.2.1997 T. 991/1740

    [57] Bknz: 8. CD. 30.9.1996 T. 10433/11652; 4.4.1996 T. 3186/4983

    [58] Bknz: 8. CD. 22.5.1996 T. 6149/7390; 3.4.1996 T. 3902/4817; 14.3.1996 T. 2196/3626

    [59] Bknz: 8. CD. 7.3.1996 T. 1664/3121

    [60] Bknz: 8. CD. 15.10.1991 T. 8276/9387

    [61] Bknz: 8. CD. 13.6.1991 T. 4762/6956

    [62] Bknz: 8. CD. 25.1.1990 T. 1108/735

    [63] Bknz: 8. CD. 28.1.1988 T. 10330/584; 12. HD. 10.11.1986 T. 13298/11958

    [64] Bknz: 12. HD. 20.11.1975 T. 10429/9914

    [65] Bknz: İİD. 26.11.1971 T. 11989/11974

    [66] Bknz: 17. HD. 3.3.2005 T. 14733/1840; 3.10.2002 T. 8304/8974; 7.2.2002 T. 728/574 vb.

    [67] Bknz: CGK. 17.11.1998 T. 8-284/351

    [68] Bknz: 8. CD. 26.4.2004 T. 8426/7328; 31.1.2002 T. 89/427; 29.5.2000 T. 8234/9784 vb.

    [69] Bknz: 17. HD. 12.4.2004 T. 1816/4500; 8. CD. 3.2.2000 T. 440/1522; 14.12.1998 T. 15865/16730 vb.

    [70] Bknz: 17. HD. 16.10.2002 T. 8321/9622; 13.3.2002 T. 352/1294; 14.1.2002 T. 314/17 vb.

    [71] Bknz: 17. HD. 18.4.2002 T. 2912/2669; 8. CD. 1.6.2000 T. 12574/10175

    [72] Bknz: 17. HD. 13.12.2001 T. 7076/10845

    [73] Bknz: 17. HD. 20.9.2001 T. 7460/6886; 8. CD. 6.11.2000 T. 17191/18136; 21.6.2000 T. 11715/11592 vb.

    [74] Bknz: 17. HD. 10.4.2000 T. 8759/6090

    [75] Bknz: 8. CD. 23.2.1998 T. 1305/2272; 22.5.1996 T. 5904/7381

    [76] Bknz: 8. CD. 10.10.1996 T. 9671/12385

    [77] Bknz: 8. CD. 18.9.1996 T. 10612/10967

    [78] Bknz: 8. CD. 24.10.1995 T. 12892/13818; 30.5.1995 T. 4598/7790

    [79] Bknz: 8. CD. 6.6.1995 T. 7890/8344

    [80] Bknz: 8. CD. 6.6.1995 T. 7077/8351

    [81] Bknz: 8. CD. 6.4.1994 T. 2822/3523; 5.11.1991 T. 9582/10848; 21.4.1988 T. 2706/3763

    [82] Bknz: 8. CD. 28.6.2000 T. 18754/12197; 28.12.1998 T. 16484/17728; 24.3.1997 T. 3194/4180 vb.

    [83] ÖZCENGİZ, M.N. Tetkik Mercii, s:176 - TÜRKEŞ, Ş. İcra-İflâs Suç ve Cezaları, s:30 - NAYIR, H. Bizde İcra Ceza Davaları, s:84

    [84] Bknz: 8. CD. 29.11.1999 T. 16964/16987; 6.2.1997 T. 584/1108; 14.4.1991 T. 3142/4309 vb.

    [85] Bknz: 16. HD. 30.5.2005 T. 2111/4900; 26.10.2004 T. 6771/11523; 13.10.2004 T. 7754/11131 vb.

    [86] Karş: 17. HD. 14.7.2004 T. 5115/8983

    [87] Aynı doğrutuda: 8. CD. 5.12.1991 T. 11108/12069; 19.9.1991 T. 6632/8245

    [88] Bknz: 17. HD. 12.5.2005 T. 310/5151; 5.5.2005 T. 14688/4756; 3.3.2005 T. 14733/1840

    [89] Bknz: CGK. 2.10.2001 T. 7-205/180 - 8. CD. 24.10.1996 T. 11955/13148; 22.9.1995 T. 7056/9129; 13.4.1993 T. 2830/3763

    [90] Bknz: 12. HD. 24.10.1979 T. 8554/8232 (UYAR, T. İcra ve İflâs Hukukunda Suç Sayılan Fiiller, s:306)

    [91] Bknz: 16. HD. 4.3.2008 T. 1532/1288; 17. HD. 25.6.2002 T. 5789/5763; 17. HD. 28.6.2001 T. 4400/4419 vb.

    [92] Bknz: 17. HD. 23.9.2004 T. 6650/9896; 5.4.2004 T. 12286/4753; 14.2.2002 T. 754/710

    [93] Bknz: 16. HD. 27.10.2008 T. 7235/6749; 4.3.2008 T. 1159/1306; 26.6.2007 T. 2667/2482 vb.

P
Kusura bakmayın bu konulara kafam basmıyor iyice karıştırdım

avatar_nihatkaradas
tahmini karar diye bir şey olmaz hakim istediği karar verir bunu kimse önceden bilemez

avatar_Bilal

Benzer Konular (10)

4895

Yanıtlar: 1
Gösterim: 2744