YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 21.05.2019 tarihli ve 171-453 sayılı

Başlatan İçtihat, 04 Şubat 2021, 20:55:40

« önceki - sonraki »
avatar_İçtihat

Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek haller ve karar düzeltmesi
MADDE 322 – (3006 sayılı Kanun ile değişik) (1696 sayılı Kanun ile değişik fıkra) Hükme esas
olarak tespit edilen vakıalara tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı o hüküm bozulmuş ise
Yargıtay aşağıda yazılı olan hallerde kendisi davanın esasına hükmeder.
1 - Vakıanın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine yahut aşağı
yukarı haddi olmayan sabit bir cezaya hükmolunması icabederse,
2 - Yargıtay Başsavcılığının iddiasına uygun olarak suçluya kanunda yazılı cezanın en aşağı derecesini
uygulamayı uygun görürse,
3 - Mahkemece sabit görülen suçun unsurları ve vasfı ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu
halde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise,
4 - Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun suçun cezasını azaltmış ve mahkemece suçluya ceza
tâyininde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç sayılmamış olmaktan dolayı
birinci halde daha az bir cezanın hükmü ve ikinci halde hiç ceza hükmolunmaması gerekirse,
5 - Açıkça tespit edilmiş olan suçlunun doğum ve suç tarihlerine göre ceza tâyininde gerekli indirme
yapılmamış veya yanlış olarak indirme yapılmış ise,
6 - Arttırma veya indirme sonu ceza müddeti veya miktarını tâyinde maddi hata yapılmış ise,
7 - Hükmedilmiş olan ceza yerine Ceza Kanununun 29’uncu maddesince adli tevbih kararı verilmesi
icabederse,
8 - Ceza Kanununun 29’uncu maddesindeki tertibin gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza
verilmiş ise,
9 -(3206 sayılı Kanun ile değişik bent) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere
ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık yapılmışsa,
Sair hallerde Yargıtay işi yeniden tetkik ve hüküm olunmak üzere hükmü bozulan mahkemeye veya o
derecede diğer civar bir mahkemeye gönderir.
Cezayı müstelzim suç daha dûn derecedeki bir mahkemenin görevi dahilinde ise Yargıtay işi o
mahkemeye gönderebilir.
Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başsavcısı, ilamın kendisine verildiği tarihten
otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir.12
Ceza dairelerinin veya Ceza Genel Kurulunun kararlarına karşı karar düzeltmesi usulü ancak hükmün
ve kararın zat ve mahiyetine doğrudan doğruya müessir olmak üzere temyiz dilekçe veya lâyihasında
veya tebliğnamede dermeyan olunan bir hususun ve bunlar haricinde esas hükme müessir noksan ve
hataların Yargıtayca nazara alınmayarak meskütunanh kalması hallerinde caridir.
(3206 sayılı Kanun ile değişik fıkra) Karar düzeltmesini istemek yetkisi Cumhuriyet Başsavcısına
aittir. Bu talep üzerine Yargıtay incelemesi, asıl ilâmı vermiş olan daire veya Genel Kurulca yapılır. Karar
düzeltme talebinin, dosyanın mahalline iadesini müteakip hükmün infazı için Cumhuriyet savcılığınca
ödeme emri veya davetiyenin hükümlüye tebliği veya yakalama müzekkeresinin infazına başlandığı
tarihten, mahalline gönderilmesi gerekmeyen dosyalar için de Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilgili
Cumhuriyet Savcılığı aracılığı ile yapılacak tebligattan itibaren bir ay içerisinde yapılması gerekir. Mahalli
Cumhuriyet Savcısı, bu süre içinde ilgililerin başvurusu üzerine, düşüncesiyle birlikte evrakı gereği
takdir edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Ancak bu durum infazın geri bırakılmasını
gerektirmez. Cumhuriyet Başsavcısı durumu inceleyip düzeltme talebini uygun gördüğü takdirde infazın
geri bırakılmasını derhal mahalline bildirir ve ondan sonra gereğini yapar. Mahalli Cumhuriyet Savcısı da
re’sen Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak karar düzeltme isteğinde bulunabilir, ancak bu halde bir aylık
süre kaydı aranmaz. Karar düzeltme talebi reddedilirse bir daha karar düzeltme talebinde bulunulamaz.
Görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle bozulan hükmün nereye gönderileceği
MADDE 323 – Hüküm, mahkemenin haksız olarak kendisini görevli veya yetkili görmesinden dolayı
bozulmuşsa, Yargıtay aynı zamanda işi görevli veya yetkili mahkemeye gönderir.
Maddenin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları yürürlükte değildir.
Yargıtayda hükmün tefhimi
MADDE 324 – (3206 sayılı Kanun ile değişik) Hüküm, 261’inci madde hükmüne göre tefhim edilir.
Bu mümkün olmadığı takdirde duruşmanın bitiminden itibaren bir hafta içinde karar verilir.
Hükmün bozulmasının diğer sanıklara sirayeti
MADDE 325 – Hüküm, cezanın tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı sanık lehine olarak
bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunmamış olan diğer sanıklara da tatbiki kabil
olursa bu sanıklar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.
KARARLAR
-1
ÖZET: Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak
durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla
beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu
kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme yani
bozmanın sirayetinde, sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması amaçlanmıştır. Aksi
düşüncenin kabulünün usul hukukundaki belirsizliği önlemeye dönük temyiz ve itiraz sürelerinin
konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak
olması nedeniyle, ilk hükmü temyiz etmeyen sanığın, yalnızca inceleme dışı sanık hakkındaki lehe
bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle, Yerel Mahkemece kurulan ikinci hükmü temyiz etme
hakkı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
İnceleme dışı sanık M.B. hakkında özel belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmü
temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık H.B. hakkında özel belgede
sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken uyuşmazlık, ilk hükmü temyiz etmeyen sanık H.B.’ın, inceleme dışı diğer sanığın temyizi üzerine
hükmün lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle hakkında kurulan ikinci hükmü temyiz etmesinin
olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından,
Yerel Mahkemece 18.09.2012 tarih ve .../... sayı ile, sanık H.B. ve inceleme dışı sanık M.B.’ın resmî
belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanık H.B. hakkındaki hükmün temyiz
edilmeksizin kesinleştiği, inceleme dışı sanık M.B.’nin kendisi hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünü
temyiz etmesi üzerine Özel Dairece yapılan incelemede, sanık M.B. hakkındaki hükmün, eksik araştırma
bulunması ve suça konu senedin 6762 saylı TTK’nın 688. maddesinde düzenlenen unsurları taşımaması
isabetsizliklerinden bozulmasına ve bozma kararının hükmü temyiz etmeyen sanık H.B.’ye sirayet
ettirilmesine karar verildiği, bozmaya uyan Yerel Mahkemece sanık ve inceleme dışı sanık hakkında özel
belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulduğu, sanık H.B. tarafından kendisi hakkında
kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece onandığı, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığınca ise ilk hükmü temyiz etmeyen sanık H.B.’nin, yalnızca inceleme dışı sanık M.B. hakkındaki
lehe bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle Yerel Mahkemece kurulan ikinci hükmü temyiz etme
hakkı bulunmadığı, sanık H.B.’ın temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle itiraz
kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma
hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer
sanıklar hakkında verilen hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurulmayan diğer sanıklar hakkında
verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, 'davasız
yargılama olmaz' ilkesinin bir sonucudur.
Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda
gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz
edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya
temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir.
Buna, bozma kararının 'sirayeti', 'genişleme etkisi' ya da 'teşmili (yayılma) etkisi' denilmektedir.
1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması
gereken 'Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti' başlıklı 325. maddesi, 'Hüküm, cezanın
tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin
temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz
talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.' şeklinde,
Benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK’nın 'Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi' başlıklı
306. maddesi ise 'Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan
diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün
bozulmasından yararlanırlar' biçiminde düzenlenmiş olup hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz
istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini
gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz
etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde Yerel Mahkeme hükmü, temyiz
etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan
yararlandırılmaktadır.
Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan
yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine
yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet
ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi
takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan
sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin
lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Ayrıca
hukukta yasa yollarına başvurmak olmazsa olmaz bir hak ise de, bunun kurallara ve sürelere tabi olması
da, gelişmiş toplum düzeni ve hukuk devletinin gereğidir. Burada savunma hakkının kısıtlanmasından
değil ilgilinin hukukun işleyiş kuralına riayet etmemesinden bahsedilebilir. İlk hükmü temyiz etmeyen
sanık ceza adaleti gereği bozmanın sirayeti sureti ile bir kez yararlandırılmıştır. Bu kapının tekrar açılması
usul hukukunun denetlenebilirlik ve ön görülebilirlik amaçları ile bağdaşmaz. Bu durum sanıklara
ilanihaye hak sağlayacağı için bu kez suçun mağdurlarının daha fazla mağdur olmasının yolu açılmış
olur. Bu nedenle uygulamada, Ceza Genel Kurulunun 12.07.1948 tarihli ve 163-121, 07.12.1987 tarihli ve
322-588 sayılı, 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü
temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen, ancak lehe bozmadan 1412 sayılı CMUK’un 325. maddesi
uyarınca faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide de, 'Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek
yeni son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir.' (Nurullah Kunter-Feridun
Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, s.
1771.) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
A. 7. Asliye Ceza Mahkemesince 18.09.2012 tarih ve .../... sayı ile, sanık H.B. ve inceleme dışı sanık
M.B.’ın resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanık H.B. hakkındaki
hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, inceleme dışı sanık M.B.’nin kendisi hakkında kurulan
mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz talebi üzerine bu sanık hakkındaki hükmün lehe bozulmasının
ardından, aynı Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda sanık H.B.’nin 1412
sayılı CMUK’un 325. maddesi uyarınca lehe bozmadan yararlandırılması suretiyle kurulan 07.02.2017
tarihli ve ..../.... sayılı mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla, sirayet
kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz
yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul
edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır
bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme yani bozmanın sirayetinde, sadece bozma kararının
sonucundan yararlandırılması amaçlanmıştır. Aksi düşüncenin kabulünün usul hukukundaki belirsizliği
önlemeye dönük temyiz ve itiraz sürelerinin konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin
öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak olması nedeniyle, ilk hükmü temyiz etmeyen sanık H.B.’nin, yalnızca
inceleme dışı sanık hakkındaki lehe bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle, Yerel Mahkemece
kurulan ikinci hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
…
   YARGITAY CEZA GENEL KURULU, 21.05.2019 tarihli ve 171-453 sayılı
Mesele yorum yapmakta değil, Mesele o yorumu gerekçelendirmekte. ÖKC (Özgür KOCA)

Benzer Konular (10)